SEN BEN KAVGASI

Siyasetin çöplüğünde sen ben kavgası başladı.

Kelimenin tam anlamıyla çarşı pazar karıştı. 

Yerel seçimler yaklaştıkça malum bu tip şeyler olur.

Ne hikmetse Ak partide ve CHP’de daha hızlı görülüyor.

Ak parti iktidar nimetin partisi olmuş.

CHP ye ne demeli.

Herkes eteğindeki taşları dökmeye başladı.

Medya üzerinden atışmalar, kongrelerde gruplaşmalar.

Parti içi kavgalar devam ediyor.

Yerel seçimlere sayılı aylar kaldı.

Partililer sen ben kavgasındalar.

Parti içi kaynaşma bir türlü olmuyor.

İnsanlar siyasetin tadında sarhoş oluyor.

Kırşehir’de bile parti içi atışmalar sataşmalar iftiralar yazılıyor.

Geçen günlerde siyasi parti mensupları arsında sosyal medyaya düşen yazışmalar kaleme alınacak türden değildi.

Bunlar neden oluyor.

Dün birbirlerine yakın olanlar bugün neden atışıyor.

Dün aynı masa başında kan ki duranlar bugün kavgalı oluyor.

Siyasetin kokuşmuşluğu demeli.

CHP’nin ilçe kongresi olur, adaylar kaybedeceğini anlayınca kendi aralarında itiş kakış yaparlar,

Her partide oluyor ama CHP’de biliyorsunuz her zaman oluyor.

Şimdi, CHP’liler çıkmış, kendi aralarında tartışıp duruyor, “Sen git ben geleyim” kavgası. 

CHP’de hiç bitmedi ki.

Ben, kendimi bildim bileli, CHP’de hep hizipçiler bulunur.

Var oldular.

Bu sayede de zaten iktidar olamıyorlar.

Gerçek CHP’liler ise “bu sefer olmadı, bir dahaki sefere olur!” beklentisiyle muhalefet etmeye devam ediyorlar.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin hiziplerle dolu bir parti olduğu söylenir.

İktidar kanadını anlarım da CHP'ye ne oluyor?

Hizipler arası kavganın insanın zekâsını ve medeniyet seviyesini düşüren bir tarafı var.

Kaybeden sürüden dışlanır ve bütün sürü onun etinden bir parça koparmak için birbiriyle yarışa girer.

Bu aşamaya gelinceye kadar ise tabiri caizse gözler yumulur ve karanlıkta herkes var gücüyle birbirine yumruk sallar.

Işıklar açıldığında veya sabah olup gün aydınlandığında yerde kim varsa artık onu yemek kanundur.

Bu tip kavga anlarında, birbiriyle sadakat yarışına giren insanlara, doğru safta olmanın telaşı içinde kendini olabildiğince belirgin şekilde ortaya koymaya çalışan, bunu yaparken de ucuzlaşan insanlara rastlarız.

Artık her yafta her yakıştırma her iftira mubahtır.

Argüman yoktur, akıl yoktur.

Sadece iyiler ve kötülerden oluşan primitif bir zihin dünyasına hap solunur. Konu buralara gelmişken aklıma güzel bir hikâye geldi.

Günlerden bir gün hayvanlar kendi içlerinde bir sürtüşmeye girmişler.

"Kim daha çok yavru doğurabilir" diye çekişmeye başlamışlar.

Çekişme büyümüş de büyümüş…

Tavşan demiş; en çok ben yavru yaparım.

Bir kerede üç dört yavrum olur.

Çakal demiş ki; o da bir şey mi ben beş altı tane yavru yapabiliyorum.

Domuz atılmış oradan; ben tek seferde on on beş yavru yapıyorum…

Çekişmenin sonu yok, her kafadan bir iddia çıkıyor.

Bu sırada dişi aslan katılmış aralarına,

"Sen kaç yavru doğurabiliyorsun?" diye sormuşlar.

"Bir" diye yanıtlamış dişi aslan.

Diğerlerinde bir gülüşme, fısıldaşma olduğunu gören dişi aslan cümlesinin devamını getirmiş.

"Fakat ben aslan doğururum."

İşte siyasi rakiplerin, hasımların, çekemeyenlerin, hazım sızlananların, kıskananların çözemediği konu bu;

Nitelik, nicelikten önemlidir.

Kumaşınızda yoksa siyasetçi olamazsınız…

Çok konuşursunuz ama içi boştur,

Az konuşursunuz lafı gediğine koyarsınız…

“Lider olunmaz, lider doğulur” dedikleri tam da bu.

Kitleleri ardınızda sürükleyemiyorsanız,

Yazdığınız, çizdiğiniz havada kalıyorsa,

Siz daha olamamışsınız demektir.

O yüzden konuşurken iki düşünüp bir konuşmalı insan.