Belediye Sosyal Tesislerinde öğle namazı ile ikindi namazını cemi takdim ile kıldım... Oradan direkt beş km mesafe uzakta yer alan Rize Kalesi'ni işaretledik navigasyonda. On dakika sonra Kaleye yakın çok dar bir alana park edip kalenin eteklerinde yer alan tarihi camide iki rekât mescid namazını eda ettik... Camiyi ilk yapan kişi ve caminin yapım tarihi belli değilmiş. Sonra tecdit eden kişi ile alakalı bir kitabe konulmuş...Ne mutlu o kişiye ki amel defteri hala aktiftir..
Kalenin surlarından bakıldığında deniziyle, sahiliyle, muvazeneli/ muntazam yerleşimiyle yeşiliyle mavisiyle bütün Rize neredeyse göz menzilinde... Çay bahçesinde oturup kale surlarından Rize'nin en güzel manzaralarından birisini doyasıya seyretmek mümkün... Keşke daha fazla vaktimiz olsaydı diye geçirdim içimden. Mis gibi temiz havası ve ufkun bulutlara karıştığı uçsuz bucaksız Karadeniz'i seyretmeye yarım saat nasıl kifayet etsin! Etmedi de nitekim... Tadımlık bir ziyaret oldu bizimki... Buraya daha fazla zaman ayrılabilse ne kadar güzel olurmuş.
Nasip bu kadarmış deyip Isırlık Tabiat Parkının yer aldığı daha yüksek bir yerde bulunan tepeye/yaylaya doğru kırdık direksiyonu. 2018'den beri arabayı bu kadar yorduğumu hatırlamıyorum. Biraz da bizim acemiliğimize geldiği için çok dar/dik ve etrafı uçurumlarla dolu tehlikeli bir güzergâhtan, korka korka Parka ulaştık fakat ömrümüzden birkaç yıl eksildi... Hâlbuki daha ötede çok güzel bir yol vardı ve transitler o yolu kullanıyordu. Mübalağasız bir şekilde o kadar dik yokuşları tırmandık ki. Belli yerlerde 60/70 derece açıyla nefesimizi tutarak çıkabildik. Belediye o tepeyi mutlaka görülmesi gereken mükemmel bir mesire ve istirahat mekânı haline getirmiş. Mangal yakacak tertibatı da hazırlamışlar. O kadar kalabalıktı ki sayısı yüzlerle ifade edilecek kadar çok olan kameriye/pergulelerde yer kalmadığı gibi gölgelik çimenler bile rezerve edilmişti. Termosumuzdaki çayımızı içip -uçakta gitsek ancak şahit olabileceğimiz- eşsiz manzara fotoğrafları çekip bir süre yaylaları /dağları/tepeleri/ağaçları/dereleri seyrettik...
Oradan inişte çıktığımız yolla kıyas kabul etmeyecek kadar farklı bir yolu kullandık. Botanik Bahçesindeki muhtelif ağaçlar ve çiçekler içinde yer alan çay bahçesinde oturup çay içtik. Manzarası çok güzeldi. Hemen alt tarafında Çaykur'un özel yerini gezip, mekân itibariyle deniz kenarının en merkezi ve güzel yerinde bulunan Çay Çarşısına indik. Sahile ulaştığımızda güneş batmak üzereydi Çok kısa bir sürede neredeyse Rize'nin simgelerinden birisi hâline gelen yeşil renkli büyük çay bardağı heykelinin yanında fotoğraf çekinip çarşıyı dolaştık. Mahalli ne kadar çay üreticisi varsa hepsinin numuneleri dükkânlarda satışta idi. Yürüyüş yollarının kenarlarında tamamen çay bitkisi münteşirdi. Fiyatlar normalin üstünde olunca taze fındık ve çay alma işini Giresun' a te'cil edip " bismillah” çekerek Trabzon cihetine doğru çift şeritli sahil yoluna vurduk arabayı... Gayemiz Elimizde kalan Lari'leri liraya tahvil edip fazla geç kalmadan Giresun /Tirebolu'ya kavuşmaktı. Zira Riyad'dan arkadaşımız Ekrem Bey ve Hatime Hanım bizi bekliyorlardı...