Bismillâhirrahmanirrahîm

Bismillâhirrahmanirrahîm ferşi Arşa bağlar. İnsanî arşa çıkmaya bir yol olur.(1)

Îman her ferdin nur-u hayatıdır; hem girdiği âlemin ziyasıdır. “Lâ ilahe illallah” ise, o nuru açar bir anahtardır.(2)

Sen burada misafirsin. Ve buradan kabre, kabirden haşre, haşirden ebed memleketine gitmek üzereyiz.(3)

Mikroskobik bir canlının duygularıyla insanın duygularını karşılaştırdığında şaşırtıcı bir sırla karşılaşırsın. İnsan, “Yâsîn” harflerinde küçük harflerle Yâsîn Sûresi yazılmış bir mahlûku andırır.(4)

İnsan küçük bir âlem olduğu gibi, âlem dahi büyük bir insandır. Bu küçük insan, o büyük insanın bir fihristesi ve hülasasıdır.(5)

Lisan sâir vezâifiyle beraber erzak hazinesine ve kudret matbahasında pişirilen bütün taamlara müfettiştir. Ve bütün taamların tatlarını yakîn eden, bilen bir ehl-i vakıftır.(6)

Lezzet ve nimet devam etmek şartıyla lezzet ve nimet sayılabilir.(7)

Avrupa dinine mutaassıp olduğu zaman medenî değildi; taassubu terk etti, medenîleşti.(8)

Hakikat-ı İslâmiye bütün siyasâtın fevkindedir. Bütün siyasetler ona hizmetkâr olabilir. Hiçbir siyasetin haddi değil ki, islâmiyeti kendine alet etsin.(9)

İnşallah istikbaldeki İslâmiyetin kuvvetiyle medeniyetin mehasini galebe edecek, sulh-u umumiyi de temin edecek.(10)

Rızık, hayattan sonra nimetlerin en büyük bir hazinesi ve şükür ve hamdin en zengin menbaı, ubûdiyet ve duâ ve ricaların en cemiyetli bir madenidir.(11)

Rızık, hayat kadar kudret nazarında ehemmiyetlidir. Kudret çıkarıyor; kader giydiriyor, inayet besliyor.(12)

Arkadaş! Dünya ve âhiretteki lezzet ve nimetlere, îman ile bakılırsa, bunlarda bir hareket-i devriye görülür ki; emsaller birbirini takip eder, biri gider, yerine onun misli gelir. Bu sayede o nimetlerin mahiyeti sönmez…(13)

Hasenat ve seyyiatın müvazenesi kemiyete bakmaz, keyfiyete bakar. Bazı olur, birtek hasene bin seyyiâta tereccüh eder, affettirir.(14)

Muhabbet, uhuvvet, sevmek İslâmiyetin mizacıdır, rabıtasıdır.(15)

Allah’ın zerre muhabbeti kâinata bedel olabilir.(16)

Nefsini beğenen ve nefsine itimad eden, bedbahttır. Nefsinin ayıbını gören bahtiyardır.(17)

Îman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî îmanı elde eden adam kâinata meydan okuyabilir.(18)

Risâle-i Nur’un gıda ve taam hükmündeki hakikatlerinden hem akıl, hem kalb, hem ruh, hem nefis, hem his hisselerini alabilir. Yoksa yalnız akıl cüz’î bir hisse alır, ötekiler gıdasız kalabilir.(19)

(Risâle-i Nur) Sünnet-i Peygamberî dairesinde bütün on iki büyük tarikatın hülasası olan ve tariklerin en büyük dairesidir.(20)

A’mâl-i kalbînin şemsi, îmandır.(21)

Halık-ı Zülcelâlin husûsî iltifatını îma eden en gizli bir işarete, yüz can olsa fedâ edilse ve yüzbin sene ömür var ise, o yolda sarf edilse yine ucuzdur.(22)

İki cihanın ve iki hayatın medar-ı saadeti yalnız îmandır.(23)

Madem Allah var, her şey var.(24)

Risale-i Nur Külliyatı Bediüzzaman Said Nursi

1- Sözler » Sayfa: 15

2- Mektûbât » Sayfa: 319

3- Mesnevi-i Nuriye » Sayfa: 101

4- Mektûbât » Sayfa: 468

5- Mektûbât » Sayfa: 316

6- Mesnevi-i Nuriye » Sayfa: 183

7- İşaratü'l-İ'caz » Sayfa: 197

8- Mektûbât » Sayfa: 313

9- Hutbe-i Şâmiye » Sayfa: 62

10- Hutbe-i Şâmiye » Sayfa: 42

11- Şuâlar » Sayfa: 546

12- Mektûbât » Sayfa: 460

13- Mesnevi-i Nuriye » Sayfa: 61

14- Mektûbât » Sayfa: 430

15- Hutbe-i Şâmiye » Sayfa: 58

16- Sözler » Sayfa: 323

17- Mektûbât » Sayfa: 316

18- Sözler » Sayfa: 284

19- Emirdağ Lâhikası » Sayfa: 59

20- Emirdağ Lâhikası » Sayfa: 297

22- Barla Lâhikası » Sayfa: 171

23- Şuâlar » Sayfa: 205

24- Kastamonu Lâhikası » Sayfa: 75