Frederic Lenoir kitaplarına devam ediyoruz. Bu kez az hacimli fakat önemli noktalara parmak basan ve öngörülemeyen sıkıntı, acı, problemler karşısında (özellikle Corona Pandemisi orijininde ama genellenebilir) nasıl davranılabileceğine dair tespit ve öneriler kaleme almış. Tabii ki daha çok felsefi açıdan bakıyor olaylara, durumlara. Tabii ki bilimin en son verilerini de kullanıyor açılımlarında.
Kitabın içeriği hakkında güzel fikirler de veren bölüm başlıkları şöyle; “Kendini güvende hissetmek, Zorluklarla baş etmek, Uyum sağlamak, Hazzı ve olumlu duyguları beslemek, Yavaşlamak ve anın tadını çıkarmak, Bağları güçlendirmek, Anlam vermek, Özgür olmak, Ölümü evcilleştirmek, Eylemek ve rıza göstermek”.
Kitabın arka kapağından; “Covid-19 salgını hayatımızın her alanında köklü değişikler yarattı, en temel özgürlüklerimizi kısıtladı ve yakın geleceği dahi planlamayı olanaksız kılan bir belirsizlikle bizleri karşı karşıya bıraktı. Mekânla ve zamanla olan ilişkimizi dönüştürdü, küreselleşmiş dünyanın kırılganlığını ve istikrarsızlığını açıkça gözler önüne serdi. Fransız düşünür Frédéric Lenoir “hayatta kalmaya ve olgunlaşmaya dair” bir kılavuz olarak tasarladığı bu kitabında pandemiden yola çıkarak daha genel bir soruna, kriz zamanlarında nasıl daha iyi yaşanabileceğine odaklanıyor. Stoacılar, Montaigne, Spinoza gibi geçmiş zaman filozoflarından aldığı ilhamla sinirbilim ve psikoloji kaynaklı daha çağdaş düşünceleri bir araya getirerek şu sorulara karşılık arıyor: “Gittikçe daha kaotik ve öngörülemez hale gelen bir dünyada nasıl sakin, hatta mutlu kalmaya çalışabiliriz? İstikrarımızı, dengemizi bozan bir gerçekliğe mümkün olduğunca olumlu bir şekilde uyum sağlamak için kendimizi nasıl değiştirebilir veya bakış açımızı nasıl dönüştürebiliriz?””
Birkaç alıntı daha;
Önsözden; “Çağdaş kriz sistemiktir: küreselleşmiş dünyamızda yaşadığımız tüm krizler - ekonomik, sağlık, ekolojik, göç, sosyal vb. – düzenlenmemiş küreselleşme bağlamında aynı tüketici ve kâr maksimizasyonu mantığıyla birbirine bağlıdır. Gezegen ve insan toplumları üzerinde uygulanan baskı uzun vadede sürdürülemez. (…)Gerçek çözüm, mantığı değiştirmek, tüketim çılgınlığından çıkmak, ekonomik faaliyetlerin tüm bölümlerini yeniden konumlandırmak, finansı düzenlemek, her zaman daha fazlası”ndan refaha, rekabetten işbirliğine geçmekten ibarettir. (…) Bu küçük kitapta ele almak istediğim soru oldukça farklı: Kriz zamanlarında mümkün olduğu kadar iyi nasıl yaşanır? Giderek daha çoğumuzun arzuladığı varsayımsal paradigma değişimini beklerken, sağlık krizi, yaşam tarzımızdaki karışıklıklar ve bunun sonucunda ortaya çıkan endişelerle yüzleşmek için hangi dahili çözümü bulabiliriz? Giderek kaotik ve öngörülemeyen bir dünyada sakin, hatta mutlu kalmaya nasıl çalışılır? Ya da başka bir deyişle, dünyanın değişmesini beklerken, kendimizi nasıl değiştirebiliriz veya bakış açımızı, bizi istikrarsızlaştıran bir gerçekliğe olabildiğince olumlu bir şekilde adapte edecek şekilde nasıl dönüştürebiliriz? Bu yüzden bu kitabı bir hayatta kalma ve içsel gelişim el kitabı, yani bir direnç el kitabı olarak tasarladım, okuyuculara bu acı verici ve istikrarsızlaştırıcı zamanda birçok yönden nasıl daha iyi yaşayacaklarına dair tavsiyeler verdim.”
“Nefes alma, içme, beslenme, yeme, uyuma, boşaltım. Abraham Maslow’un ihtiyaçlar piramidinin tabanında öncelikle bu temel fizyolojik ihtiyaçlar bulunur. Daha sonra güvenlik ihtiyaçları ortaya çıkar: Sağlıklı olmak ve öngörülebilir bir çevrede yaşamak. Ardından aidiyet ve sevgi ihtiyaçları gelir. Sonra saygı görme ve tanınma ihtiyacı ve piramidin en tepesinde de kendini gerçekleştirme ihtiyacı vardır. Normal koşullarda böyledir. Ama dünyada çok sık anormal koşullar olur. Pandemi ve sonrasında yaşananlar da bunlardandır ve Maslow’un ihtiyaçlar piramidini yerinden oynatmıştır.”
“Bu tür sarsıntılar karşısında dişimizi sıkıp, her şeyin bir an önce normale dönmesini umabiliriz. Ama bu biraz hayal olur. Çünkü günümüzde yaşanan krizler sistemseldir: Küreselleşen dünyada yaşadığımız -ekonomiyi, sağlığı, ekolojiyi, göçü, toplumu vb. ilgilendiren- tüm krizler dizginlerinden boşalmış küreselleşme ortamında aynı tüketim mantığı ve kâr maksimizasyonu anlayışıyla birbirine bağlıdır” diyor Lenoir. Ona göre gezegen ve insan toplumları üzerindeki bu baskı uzun vadede sürdürülemez. Kaldığımız yerden, “eskiden olduğu gibi” devam edecek olursak, ekonomik krizden ekonomik krize, sağlık krizinden sağlık krizine sürüklenip duracağız. Gerçek çözüm, mevcut mantığı değiştirmek, tüketim çılgınlığını terk etmek, ekonomik faaliyetlerin tüm sektörlerini yeniden yerelleştirmek, finansı düzenlemek, refah ve esenliği “hep daha fazlası” arayışının, işbirliğini rekabetin yerine geçirmektir.”
“Felsefe veya şiir kitaplarını okuyarak zihnini geliştirenler, düzenli olarak yoga veya meditasyon yapanlar, yaratıcı bir aktivite yapanlar, topluma katılarak sevgi ve şefkat geliştirenler, varoluşunu anlamlandırmaya çalışanlar, kuşkusuz hayatın zor dönemlerini atlatmak için daha donanımlı. Aslında, bedeni desteklemeye ve duyguları dengelemeye (özellikle korkuyu), duygusal ve sosyal bağların kalitesini iyileştirmeye, güven ve yaşam sevgisini pekiştirmeye gelen ruhsal nitelikleri konuşlandırırlar.”
Tanıdık bir dostun önemli konulardaki tespit ve önerilerini almak isterseniz, çağdaş bir düşünürün Montaigne ve Spinoza esaslı yorumlarını irdelemek isterseniz çok güzel ve faydalı bir metin olmuş bu. Hararetle ilgilenmenizi öneriyorum. Selamlar…