Çocuk bekleyenler "Can misafirimizi nasıl rahat ettirebiliriz . Ne yiyip ne içecek, nerde kalacak "diye uzun uzun düşünerek zıbın denen bir hazırlık yaparlar. Bize de Dünyaya gelmeden önce "Bunlar nefes alacak diye oksijen, hava denen atmosferi, üşümesinler diye güneşi, çok su İçecekler diye su kaynaklarını, gıdalar yetiştirsinler diye toprağı, evlerini ısıtsınlar diye doğalgaz, taşkömürü, petrol, bir de ağaçları yarattığı için onlar süslerine pek düşkün olacaklar diye altın, elmas, zümrüt ve benzeri ziynet eşyalarını yarattığı için, pikniğe giderken tuzu unutsak, gezinin tadı tuzu kaçar, yemeklerin tadını alsınlar diye tuz yatakları, keyiflerine düşkün olacaklar diye çay bahçeleri, dostluğa, muhabbete çok ihtiyaç duyacaklar diye eşler, çocuklar, güzel kokulu çiçekler yarattığı için, bizi sevip değer vererek, Dünya denen gezegene misafir ettiği için, görevimizi, dostu, düşmanı tanıtıp, tek nefes Cihan kadar kıymetli olduğu için, dua edin kabul edeyim, ayakkabınızın bağını kaybetseniz onu bile isteyin "buyurarak duaların kabul edileceği müjdesini verdiği için, Tabiat, hava, güneş, toprak, sudan meydana gelir. Bunlar bizi tanımaz, ihtiyaçlarımızı bilmez. Sen bizleri iyi tanıyıp bunları bize hizmet ettirdiğin için, sevgili misafirlerim kırarken zahmet çekmesin" diye Antep fıstığının,ağzını yarıya kadar açarak, sevgi ve inceliğini Lâtif ismiyle gösterip,kalemle yazmayı, ateşi ve demiri yarattığı için, ağzımızdan aşağı iki boru iner.Biri yemek ,öbürü nefes borusu.Boğazımızdaki fasulye tanesi büyüklüğünde küçük dil (yutak )mide borusu üzerini kapatınca aldığımız hava akciğere gider. Küçük dil nefes borusu üstünü kapatınca yiyecekler mideye gider. Eğer küçük dil görevini aksatsa aldığımız hava akciğer yerine mideye gidip davul gibi şişecek, yiyecekler de akciğere gidip hapşırarak karma karışık bir durum ortaya çıkacaktı. Ķüçük dili en uygun yere yerleştirip, en mükemmel şekilde görevini yaptırdığı için, "Şükrederseniz nimetimi artırırım "buyurdun" âcizane, haddimiz olmayarak, şükür teşekkür secdeyi Sen sevdiğin için yapmaya çalışıyoruz. Bir karşılık bekleme niyetimiz yok. Eğer nimetini artırırsan da red etmeyiz." Baş üstüne der "kabul ederiz. Nimetlerini bolca serdiğin için, Zâlimler hain, sicili bozuk, tövbe de etmeyenlere "Kahhâr "isminle muamele edeceğin, masum, hakkına razı, kul hakkı yemeyen sâlih kâmil kullarına sonsuz lütuflarda bulunup, Boynuzsuz koyun boynuzlu koyundan hakkını alacağı , adalet yerini bulacağı için, eğer bu nimetlere karşı nankörlük yaparsak"Gabadayının gafa gaşıdığına döner, pek büyük bir ayıp etmiş oluruz. Onun için "ister boyumuza kadar borçlu olalım, ister hasta olup yoğun bakımda altımıza (defi hacet )yapalım, dert belâ sıkıntılar peşimizi bırakmasada Râhman ve Râhim olan Allahû Teâlânın rahmetinden ümidimizi kesmeden, her gelecek şeyin yakın olduğu ,Dünyanın bir gurbet, nimetlerin asıllarının öbür Dünya da verileceği , Dünya ya doyan varmı. ?Yiyip içen bir saat sonra tekrar acıkıyor. Burda, tadan itâatli kullar orda doyacağı için, zaten (.Vermiyecek olsaydı istemeyi yaratmazdı . )Her anımız kayıt altında. Başımıza deve değil, Devlet Kuşu konmuş. Şükür, teşekkür secde, emri maruf, Esmaül Hüsnâ yolunda, yapılan yanlışları tekrarlamadan, inadına her fırsatta, olumlu pozitif davranışlar yapıp, sevâplar işleyerek, ağız dolusu Elhâmdülillâhi Râbbil Alemin diyerek, dua selâmları Ehlibeyt üzerine göndererek.
(İşte bu nedenlerle şükretmeliyiz. ") Selâm ve Sevgiler.