Hayatın harcı tuz; tüm canlıların biyokimyasının ayrılmaz bir parçasıdır. Koruyucu etkisi, yemeklere kattığı lezzetten kaynaklı pek severiz tuzu. Peki eklenmeden yiyeceklerin içinde de saklı olan tuzu acaba fazla mı tüketiyoruz?
Tuzun içindeki sodyum sıvı dengesini sağlamak ve sinirlerin sinyal işlevselliği için oldukça önemlidir. Ancak aşırı sodyum tüketmek hipertansiyona, kemik yoğunluğunda azalmaya, inme ve felce sebep olabilir.
Günümüzde yetişkin nüfusun yaklaşık üçte biri hipertansiyon hastasıdır! Buna karşın neredeyse yarısı hastalığından habersizdir.
Yüksek sodyum tüketimi, azalmış fiziksel aktivite ve obezite hastalığının en önemli nedenleri arasındadır.
Daha çok erişkin hastalığı sayılsa da çocuk ve gençler de hipertansiyondan etkilenir.
Artmış vücut kitle indeksi ve obezite, çocuklarda ve ergenlerde sıklıkla hipertansiyona neden olabilir.
Son on yılda, hastalık farkındalığında bir gelişme sağlanmış olsa da ancak Türkiye'de kan basıncı kontrol oranları hala düşüktür!
İlaçların yan etkilerinden korkan bireyler limon suyu ve sarımsak da dahil olmak üzere geleneksel ve doğal ürünleri maalesef daha çok tercih etmektedir.
Günlük tuz alımının azaltılmasının hipertansiyon prevalansını önemli ölçüde azalttığı gösterilmiştir.
Peki gelelim en merak edilen soruya!
Ne kadar sodyuma ihtiyacımız var?
Günlük önerilen sodyum miktarı 2 grdır. Bu da 1 çay kaşığı tuzdaki sodyum miktarına eşittir.
Ancak sodyum; kereviz, pancar ve süt ürünleri gibi bazı besinlerde doğal olarak bulunur. Daha çok işleme ve pişirme ile ilave ettiğimiz tuzla vücudumuza girer.
Gizli sodyum kaynakları da; işlenmiş gıdalar ve hazır yemeklerdir. Örneğin hazır çorbalar, kan plazmamızın tuz yoğunluğuyla aynı tuz oranına sahiptir.
Besinlerdeki gizli sodyum miktarı göz önüne alındığında dikkatli olmadığımız sürece gün içinde sodyum tüketimimiz oldukça artabilir. Hipertansiyondan korunmak için kilo kontrolü ve ilave tuz tüketiminden uzak kalmak oldukça önemlidir.