MÜSLÜMAN GÜVENİLİR OLANDIR

“Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir.

 “Mümin de insanların canları ve mallarının güvende olduğu kişidir.”

Allah'ın halifesi olarak yaratılan her insanın yükümlülüğü vardır.

Ben Müslümanlardanım ve mü’ minim diyenlerin yükümlülüğü biraz daha fazladır.

Müslümanım diyende önce ahlak gelmeli.

Müslüman olma mümin görünen her kula nasip olmuyor.

Etrafımızda o kadar adı Müslüman kıyafeti mümin görünümlüler var ki.

Önemli olan ahlak olmakla, Allah teslimiyetle, Kuran merkezli, peygamber ahlaklı Müslümanlardan olmak.

Zira " mü’ minim" demek, "bana her açıdan güvenebilirsin" anlamına gelir.

Bugün öylemi?

Gerçekten çevrenizde güven duyabileceğiz kaç tane ahlaklı mümin sayarsınız.

Camiye kim gider, namazı kim kılar, hac ve umreye kim gider.

Allaha teslim olmuş Kuran’ı hayatının her alanına koymuş ve Hz. Muhammed’e (s.a.v) yaşadığı ve ben Müslümanlardanım diyenler yapar.

Bugün camiye gidende, namaz kılanda, hac edende ahlak var.

Müstesnalar hariç ahlaklı müminlere sözümüz yok.

Genel çoğunluk ahlaktan uzak ibadet çiler meydanlarda.

Bizim vesilemizle birinin Müslüman olması ne kadar güzelse.

Adı Müslümanlara bakarak dinden uzaklaştıranlarda o kadar mesul.

Doğru Müslümanlık, aklı kullanmayı ve Allah'ın ayetlerine uymayı gerektirir.

İşte tam burada âlimleri devreye girer.

Onların bir menfaat peşinde olmayanları çok faydalı olur ve çözüm yollarını gösterirler.

Ama dini menfaatleri için kullananlar, en tehlikeli insanlardır.

Onların bütün çabaları, Allah'ın kitabını etkisizleştirmek, başkalarının sözünü Allah'ın sözü gibi kullanıp dini istedikleri gibi kullanmaktır.

İşte en tehlikeli insanlar onlardır.

“Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman’a gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler.

Hz. Süleyman, dervişi hemen çağırtır.

Ve ona sorar;

“Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?”

Derviş kendini savunur;

“Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim.

Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı.

Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım.

Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.”

Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve der ki;

“Bak, bu adam da haklı.

Sen niye kaçmadın?

O sana sinsice yaklaşmamış.

Şimdi kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun?”

Kuş kendini savunur.

“Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım.

Avcı olsaydı hemen kaçardım.

Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, diye düşündüm ve kaçmadım.”

Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.

“Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın” diye emreder.

Kuş o anda;

“Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın” diyerek öne atılır.

“Neden” diye sorar Hz. Süleyman.

Kuş “Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar...

Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın...

Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.”

Ahlak imandan önce gelmiyorsa, daha çok ahlaksız Müslüman görmeye devam edeceğiz.

Ahlak dinin ana direğidir.

İyi Müslüman olmak için önce ahlaklı insan olmak gereklidir.

Ahlaklı insan olmadıktan sonra Müslüman olmanın anlamı yoktur.

Zaten Kuran-ı Kerim'de iyi insan olmanın modeli verilmiştir.

Şahıslara değil, sadece Allah’a Kul ve Kuran’ı hayatının tüm alanına ve peygamberi örnek alan kullarından eylesin.