İsrail ve Filistin arasındaki çatışma (daha doğru bir deyişle İsrail’in Filistin üzerinde uyguladığı katliam ve soykırım), yüzyılı aşkın bir süredir devam eden ve dünya genelinde geniş yankı uyandıran karmaşık bir sorundur. Son yıllarda, özellikle Gazze Şeridi ve Batı Şeria'da artan şiddet olayları, sivil kayıplar ve insan hakları ihlalleri, uluslararası toplumun dikkatini tekrar bu trajik duruma çekmiştir. Ancak, dünya liderlerinin ve kurumlarının bu duruma yönelik tepkisi genellikle sessizlik ve pasiflikle sınırlı kalmakta veya yapmacık bazı etkinliklerden ileriye gidememektedir.
1948 yılında İsrail'in kurulması ve 1967 Altı Gün Savaşı, Filistin topraklarının büyük bir kısmının İsrail kontrolüne geçmesine neden olmuş ve işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinlilerin durumunu daha da zorlaştırmıştır. Barış sürecinin çöküşü, çatışmanın yeniden alevlenmesine ve şiddet olaylarının artmasına yol açmıştır.
Son yıllarda, Gazze'ye yönelik hava saldırıları ve Batı Şeria'daki yerleşim yerleri ile ev yıkımları, bölgedeki gerginliği artırmış ve sivil kayıplara yol açmıştır. Bu saldırılar, uluslararası hukuk ve insan hakları açısından büyük tartışmalara neden olmuştur. Ancak, bu tartışmaların ötesinde, somut adımlar atılması gerektiği gerçeği ortada dururken, uluslararası toplumun büyük bir kısmı sessiz kalmayı tercih etmekte ve üç maymunu oynamaktadır. Özellikle son günlerde İsrail’in Rafah’ta uyguladığı sivil katliamına karşı dahi adı geçen kurum ve dünya liderleri sesini çıkarmamakta ısrar etmektedir.
Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri, İsrail'in bölgedeki politikalarına karşı güçlü bir duruş sergilemekten kaçınmaktadır. Avrupa ülkeleri, İsrail'in güvenlik endişelerini dikkate almakla birlikte, Filistin halkının maruz kaldığı hak ihlallerine karşı hiçbir tepki göstermemektedir. Amerika Birleşik Devletleri ise, tarihsel olarak İsrail'in en güçlü müttefiklerinden biri olmuştur ve İsrail'e sağladığı askeri ve ekonomik destek, İsrail'in politikalarını sürdürmesine olanak tanımaktadır.
Birleşmiş Milletler ise, İsrail-Filistin çatışmasında genellikle etkisiz bir rol oynamaktadır. BM'nin aldığı kararlar ve yayınladığı raporlar, sahada somut bir değişiklik yaratmaktan uzaktır. İsrail'in uluslararası hukuku ihlal eden eylemleri karşısında, BM'nin yaptırım uygulamakta yetersiz kalması, kurumun itibarını zedelemektedir.
Uluslararası toplumun sessizliği ve pasifliği, sadece bölgedeki şiddet olaylarının devam etmesine değil, aynı zamanda daha geniş çaplı insani ve politik sorunlara yol açmaktadır. Filistin halkı, yıllardır süren çatışmalar ve baskılar nedeniyle derin bir travma yaşamaktadır. Gazze'de ve Batı Şeria'da yaşanan şiddet olayları, özellikle çocuklar ve gençler üzerinde derin psikolojik etkiler yaratmaktadır.
Sessizlik ve pasiflik, sadece çatışmanın devam etmesine ve insanlık trajedisinin derinleşmesine neden olmaktadır. Uluslararası toplumun sessiz kalması, bu suçlara ortak olmak anlamına gelmektedir. Adalet ve barış, sadece bir coğrafyanın değil, tüm insanlığın ortak değerleridir. Bu nedenle, uluslararası toplumun daha aktif ve kararlı bir tutum sergilemesi gerekmektedir.