Kızılırmak Sivas İlimizden doğar, Samsun ilimizden Karadeniz’e dökülür. Yağmur kar sularının bir araya gelerek verimli topraklardan geçerken, onun sinesi olan kırmızı ya da kızıl toprakları da kendi ile beraber sürükleyerek uzun bir yolculuğa adını vermiş, birçok menzil ve duraklarından geçerken hayata dair yaşanmışlıklar bırakmıştır. Yaşananlar kimi zaman sevinç- hüzün, bazen de şiir - destan olmuş.
Kızılırmak birçok yerleşimde ad olmuş isim olmuş hayat olmuş. Bulunduğu yere hep bereket getirmiş, bazen de sel olmuş yutan olmuş, taşmış bendine sığmaz olmuş, kükremiş hep sessiz sakin kalacak değilim ya! Demek istemiş.
Bizim yöremizde geçen birçok yaşanmış olaya ev sahipliği yapmış. Olaylar gerçek olsa da biz burada geçmişte yaşananları; bazen hikâye, bazen şiir, bazen de gözyaşı olarak yazacağız ve okuyacağız.
Yaşanmışlığın içerisinde bölge insanlarımızı da tanıma imkânı bulacağız. Kır şehrin bir kesitini de sanki o anları yaşıyormuş gibi yaşamaya çalışacağız.
Hikâyemizde maddi manevi her türlü yaşantı anlatılacak. Yaşamın içindeki insanlarımız. Sosyal hayat, yaşamın içinden bize canlıymış gibi bazen seslenecek, bazen gizlenecek ama sonunda bir gerçek ortaya çıkacak.
Başkahramanlarımız ağa, çoban ve ağanın kızı başrolde olacak.
Bölgemiz, bölgemizin manevi değerleri, bölgemizdeki yaşayan tarihi şahsiyetler ve onların yaşamları da bu hikâyede yer alacak.
Başlamak bitirmenin yarısı derler ya!
1
Senin hikâyen var bilirim
Hikâyen anlatılır duyarım
Onu dinlerken ibret alırım
Bu âşık çobanın hikâyesi
2
Yokluk kıtlık yılları dediler
Ağaya seni yamak verdiler
Konakta sana çoban dediler
Bu çoban bizim horan dediler
3
Seni tanıdılar çok sevdiler
Evlerinden yer verdiler
Seni O evlatları bildiler
Bu çoban bizim dediler
Devam edecek.
Horan, horanta: Ev halkından olan birey, şahıs, kişi
Yamak: Yardımcı, yardak, muavin • Yardımcı • Birinin emrinde kalarak onun sözünden hiç çıkmayan...