Bizans döneminde Makissos olarak bilinen Kırşehir, İmparator Justinianus'un katkılarıyla yeniden imar edilerek Justinianapolis adını aldı. Antik kaynaklardan Prokopios'un aktardığına göre, şehir bu dönemde önemli bir yerleşim merkezi haline geldi.
HİTİTLERDEN SELÇUKLULARA KIRŞEHİR'İN YOLCULUĞU
Kırşehir ve çevresinde yapılan arkeolojik araştırmalar, bölgenin tarihinin Eski Tunç Çağı’na (M.Ö. 3000-2000) kadar uzandığını ortaya koyuyor. Hititler döneminde "Akua Saravena" (Su Şehri), Persler döneminde ise "Katpatukya" (Kapadokya - Güzel Atlar Ülkesi) olarak anıldı. Roma döneminde Makissos, Bizans döneminde Justinianapolis ve Anadolu Selçuklu döneminde ise "Gülşehri" adıyla bilinen Kırşehir, tarih boyunca birçok medeniyetin izlerini taşıdı.
KIRŞEHİR'İN MOĞOL DÖNEMİNDEKİ YÜKSELİŞİ
Moğolların Anadolu'ya akınları sırasında Kırşehir, önemli bir askeri ve siyasi merkez haline geldi. 1260’lı yıllarda Kırşehir Emiri Nureddin Cibril Bin Cacabey, Moğollarla kurduğu iyi ilişkiler sayesinde bölgede imar faaliyetlerine öncülük etti. Cacabey, Anadolu’nun en önemli astronomi medreselerinden biri olan Cacabey Medresesi’ni inşa ettirerek Kırşehir’i bilimsel bir merkez haline getirdi. Ayrıca Kızılırmak yakınlarındaki Kesikköprü Cacabey Kervansarayı ve diğer yapılar da bu dönemde inşa edildi.
AHİLİĞİN DOĞDUĞU TOPRAKLAR
13. yüzyılda Anadolu’nun en önemli sosyal ve kültürel merkezlerinden biri haline gelen Kırşehir, Ahilik teşkilatının doğduğu şehir olarak biliniyor. Ahi Evran tarafından temelleri atılan Ahilik, ticari hayatta doğruluk, yardımlaşma ve dayanışmayı esas alan bir esnaf örgütü olarak öne çıktı. Ahilik, yüzyıllar boyunca Anadolu’nun ekonomik ve sosyal yapısını şekillendirdi.
KIRŞEHİR VE TÜRKÇE'NİN KORUYUCULARI
14. yüzyılın başlarında Anadolu’yu aydınlatan tasavvufçular arasında yer alan Âşık Paşa, 12 bin beyitlik “Garibnâme” adlı eserini yazarak Türkçenin gelişimine önemli katkılar sundu. Türkçeyi resmi dil haline getirmek isteyen Karamanoğlu Mehmet Bey'in ardından, Âşık Paşa da Türk kültürünü ve dilini güçlendirme çabalarına öncülük etti.
OSMANLI VE CUMHURİYET DÖNEMİNDE KIRŞEHİR
Osmanlı döneminde önemli bir kültürel ve ticari merkez olma özelliğini sürdüren Kırşehir, Cumhuriyet döneminde de büyük gelişim gösterdi. 1921’de bağımsız mutasarrıflık haline getirilen şehir, 1924’te Avanos, Çiçekdağı, Hacıbektaş ve Mucur’un bağlanmasıyla genişledi. 1954 yılında Nevşehir'in il olmasıyla ilçe statüsüne düşürülen Kırşehir, 1 Temmuz 1957’de yeniden il statüsü kazandı.
Kırşehir, Türk halk müziğinin en önemli isimlerinden biri olan Neşet Ertaş başta olmak üzere birçok halk ozanının yetiştiği şehir olarak biliniyor. Neşet Ertaş ve babası Muharrem Ertaş gibi ustaların izinden giden Kırşehirli sanatçılar, Anadolu’nun kültürel mirasını günümüze taşımaya devam ediyor.
KIRŞEHİR GÜNÜMÜZDE BİR KÜLTÜR VE TARİH MERKEZİ
Bugün Kırşehir, binlerce yıllık tarihi mirası, kültürel zenginlikleri ve Ahilik geleneğiyle Türkiye’nin önemli şehirlerinden biri olmaya devam ediyor. Tarih boyunca pek çok farklı medeniyete ev sahipliği yapan şehir, geçmişiyle geleceği buluşturan bir merkez olma özelliğini koruyor.