KIRŞEHİR KÜÇÜK DEDİKODULARI BÜYÜK

Kırşehir küçük iller içinde olunca dedikodularda eksik olmuyor.
Büyük şehirlerde o kadar dedi kodular dolaşıyor olsa da ne gören olur nede duyan.
Falan kurumda müdür beyi kimi aldırmış bunlar konuşulmuyor.
Anadolu’nun bozkırı Ahi diyarında ilim, bilim, sanayi, yatırım konuşulmuyor.
Ne konuşulur vali alınmış, müdür alınmış.
Birde Makam sahibiyseniz dedi kodu bitmiyor.
Falan kurumun müdürün görevden almışlar.
Kim almış siyasiler.
Yapmayın arkadaşlar siyasilerin işleri bu mu?
Neden almış şehre hizmet vermiyor diye mi seçilmişlere eğilmiyor diye mi?
Bence siyasilerin işi şehre hizmet falan değil kendilerine hizmet edecek atanmış arıyorlar.
Siyasiler bu şehre hizmet etmiş olsalardı bugün Kırşehir yatırım ve sanayi şehri olurdu.
Göç alan ilerden olurdu.
Siyasiler müdürlerle uğraşacaklarına yatırım bakanlarının kapısında çıkmasınlar.
Cumhurbaşkanına kurum müdürlerini alın diye gideceklerine şehrimize yatırım istiyoruz diye yatırım talebinde bulunsunlar.
Siyasilerin kısır çekişmeleri ilimize zara veriyor.
Atanmışlarla uğraşacaklarına işlerine baksınlar bu şehirde Ak parti niye oy kaybediyor onun derdine yansınlar.
Kurum müdürleri aldırmak çözün sanmasınlar.
Nasıl atanmışlar bir gün gidiyorsa unutmasınlar onları da atayan birileri oturdukları o makamlarda alacaktır.
Çünkü bunlar makamlarda güç alanlar.
Makamlara güç veren siyasiler kaldı mı?
Ben görmüyor gören varsa bana da anlatsın.
Diyelim ki bir yönetim biriminin başına getirildiniz.
Makama atanmanız kariyerinize uygun olarak yapılmış olabileceği gibi sizi araç olarak kullanmak isteyen bir politikacının talebiyle de olabilir.
Koltuğunuz emeğinizin, bilgi ve becerinizin hakkıysa, yönetme görevinizi mevzuata ve dairenizin kuruluş amaçlarına uyarak yürütür, iyi bir yönetici olabilirsiniz.
Size teslim edilen mühür kariyerinizin karşılığı değil de falanca siyaset çinin bedeli ağır olacak bir lütfuysa iktidar sarhoşu oldunuz gitti.
Artık sizi kimse tutamaz.
Astığı astık, kestiği kestik (!) olursunuz.
Kafanız kızdıkça “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye başlarsınız.
Yolda yürüyüşünüz, koltukta oturuşunuz, aynaya bakışınız değişir.
Öyle bir sarhoş olursunuz ki koltuğunuzu borçlu olduğunuz velinimetiniz efendiniz siyasetin gücünün her şeye yettiğini, onun sağ kolu olduğunuzu, onun için vazgeçilmez olduğunuzu hayal edersiniz.
Sanırsınız ki velinimetiniz efendiniz sizi en kısa sürede basamak basamak en yüksek makamlara kadar tırmandıracak.
Bu sanıyla daha bir sarhoş olur, başında bulunduğunuz kurumun varlık nedenini ve uygulamak zorunda bulunduğunuz mevzuatı unutursunuz.
Ne var ki iktidar sarhoşluğunuzun kaynağı olan koltuğunuz sizi kör etmiş, zavallı bir uşak olduğunuzu göremez hale getirmiştir.
Lütfedilmiş yetkinin uzaklaştırdığı, hak edilmemiş koltuğun kör ettiği tek zavallı siz değilsiniz çok çok sayın iktidar sarhoşu.
En iyisi, siz siz olun, bilgi birikiminiz ve becerinizle, kültürünüzle hak etmediğiniz koltuklardan uzak durun.
“Kalkacağınız koltuklara oturmayınız” sözü ne kadar güzel değil mi?