KIRŞEHİR AĞZI KELİMELER VE SÖZLÜK -9  

ŞAHİN TOKMAK

Habe, Heybe: Yünle dokunan, 2 gözlü kese veya çuval, yük

hayvanında taşıma yapmak için kullanılır.

Hacet: İnsanın ihtiyacını karşılayan malzemeler. Alet edavat.

Haçana: İnsanları kötülüğe teşvik eden düzenbaz kadın

Hakır- hakır: Kahkaha atarak gülmek

Hal: Durum, vaziyet

Halapa: Bölünmemiş iri parça

Haleşen: Belli bir konuda mutabık

Halık: Semer yerine kullanılan örtü.

Hamara köpeği: Zaar köpek

Hamaylı: Cepte ve boyunda taşınan küçük Kur’ân.

Hani: Hangisi

Har: Közlü ateş alevi

Haral: Büyük çuval

Harlamak: Ocakta közlenmiş ateşi odunla canlandırmak.

Harnup: Keçiboynuzu

Harpadan: Birden aniden

Has okka: Çok kıymetli

Haside: Yufka kurusu ve pekmezle yapılan tatlı

Haşarı: Yaramaz

Hatıl: Hayvanların yem yediği yer

Haver: Bahçe, bostan

Havkalama: Elle mıncıklama, şuursuzca saldırmak, avuçlamak. Sıkıştırmak, yaralamak amacıyla saldırmak

Havkılı: Sünepe kişi

Havş – Haşat: Hurda, param parça, yıpranmış

Havşolmak: Yorulmak, bitkin düşmek

Havt- haft: Çeşme yalağı – Küçük ince havuz

Havuş etmek: Ağızını, burnunu kırmak. Dayak atmak

Hayat: Havlu, evin önü

Haybat-heybet: Gürültü, patırtı, şamata, gösteriş

Hayla: Nasıl

Haylaz: Yaramaz

Haymatar: Bir çeşit barınak

Hazın: Kışlık yakacak odun, yiyecek, içecek

Hazındamı: Kiler, evlik, kışın yiyeceklerin muhafaza edildiği serin yer

He ya! Evet

Heaa: Evet

Heç: Hiç birşey yapmamak.

Heçi: Değil mi?

Heğe: Üzüm taşınan sapsız uzun sepet

Helâ: Tuvalet

Helik: Taş duvar örülürken aralara dolgu olarak konulan küçük taş parçaları

Helke: Kulplu bakır kap

Hepiciği: Hepsi

Hereni: Büyük tencere

Hergele: Sağını solunu bilmeyen, yüzsüz, aptal

Herif: Erkek (evli olan erkek)

Herk: Ekilmek üzere sürülüp nadasa bırakılan tarla

Hevenk: Üzüm, armut, mısır gibi kışlık yiyeceklerin iple üst

üste örülmesi

Hezen: Damların üzerine döşenen kalın ve uzun ağaç gövdesi, toprak evlerde tavana konan ana ağaç.

Hıçırığı çıkmak: Ezilmek, örselenmek

Hımbıl (hıım).Tembel

Hınaz: Geçimsiz, istemez, çekemez

Hıncını almak: Öcünü, kinini almak

Hınç: Öfke, öç, kin

Hırbıtlı: Üstü başı perişan pis pasaklı, üstü başı yırtık pırtık

Hırpadan: Sıkı sıkıya iyice

Hısım: Akraba, eş, dost

Hışım: Çok hızlı bir şekilde sinirli hareket ederek bir ortama

girmek

Hıyar: Salatalık

Hin: Hain, kalleş

Hingilim: Gelişi güzel zıplamak

Hingirdemek: Sesli kıkır kıkır gülmek

Hiyerif: Şaşkınlık

Hiyi- hiçi: Değil mi?

Hoçuruk: Yağmurda ıslanmak, elbiseleriyle beraber.

Hol: Tavuğun yumurtlaması için bir yere konan yumurta

Holta atmak: Adımlamak, seyrek adımla aynı yerde hızlıca

yürümek

Homurdanma: Kendi kendine konuşma, kızma hali

Honca: Çobana verilen hediye, müjde karşılığı verilen hediye

Hont: Kalça kemiği

Hoolamak: Hayvanları sürmeye çalışmak, eşeği dehlemek

gibi

Hoolanmak: Hücum etmek

Hoplamak: Atlamak

Horanta: Ev halkının tamamı

Hortuk: Sümük

Hossuk: Görünüşü iri, elinden iş gelmeyen

Hoturuk: Burun dolusu sümük.

Hoyuk: Kaba saba beceriksiz, aptal, tembel

Hozan: Bakımsız arazi bağ, bahçe

Höllük: Alt bezi, çocuk bezi, Tepe dağ gibi

Hömerme: Dikleşme

Höörme: Bağırma

Hördelek: Kavga, kavga etmek

Hult olmuş: Ezilmiş, erimiş

Hus: Sus

Huysuklama: Vucud ezginliği

Hüme: Çardak

Hümerme: Saldırgan tavır almak