Oba: El, yaban
Obuyaşı: Çevreye karşı olan.
Ocunmak: Aciz kalmak
Odlamak: Sobayı doldurmak
Oğlağ: Pekmezden yapılmış tatlı
Oğonmek: Övünmek.
Ohlaz: Şişkin gösterişe meraklı
Okga: Kabadayı, kafa tutan
Okka, okkalı: Kıymetli, saygıdeğer
Okla: Hamur açan değnek
Okra: İnek ve öküzlerin sırt derisinin altındaki kurt (zayıf
hayvanlarda olur)
Okralı: Urlu, çıbanlı
Oku(yu)ntu: Davetiye, düğün ve nişana çağrı
Okuntu vermek: Sormuk şekeri ile düğüne davet etmek
Omaç: Yufka ekmek parçalarıyla, içine yumurta kırarak yağda kızartılan yiyecek.
Omca: Üzüm asması, bağ kütüğü
Oncacık: O kadarcık, azıcık
Ordu bozan: Geçimsiz, huysuz
Oşşukcu: Yaltakcı, yağcı
Oymak: Semt, mahalle – eskiden soya- sülalaeyede oymak
denirdi.
Oynaş: Cilve, naz
Oyuklama: Seyrek eğreti dikiş
Oyulgamak-oyuklamak: Seyrek dikiş dikmek
-Ö-
Öcbe: Geveze, çokbilmiş
Ödürgen: Çok korkak, ödlek
Öflezik: Sönmek üzere olan az ışık
Öflü: Hatırlı cesur kişi
Öğlennedi-öğlenleyin: Tam öğlen vakti
Öğün: Yemek veya yemek vakti
Ökbe: Ukala
Ökenmek: Yansılama, dalga geçme
Ökünmek: Taklit etmek
Öjbe: Bilgiçlik taslayan, çokbilmiş
Öncek: Önlük. Bayanların taktığı mutfak önlüğü.
Öncüt: Ödünç, idareten alamak, emanet
Önmek: Beklemek
Ööke: Öfke
Öpçümlenme: Üzerine vazife olmayan şeylere burnunu sok-
ma hali
Örceleşme: İnatlaşma, birine musallat olma
Ören: Yıkılmış virane ev
Örflü: Dirayetli erkek
Örk: Kazık –Hayvanları otlatmak için ipin bağlandığı demir
çubuk
Örme: Yünden örülmüş sicim
Örtme: Kapatma –Kab kacak konulan ekmek yapılan yer
Örtü: Yatak, yorgan
Ösemek: Özlemek, şiddetli arzulayarak istemek
Öt(d)lek: Tabansız, korkak, ökçesiz, cesaretsiz
Ötööğön: Geçen gün, geçenlerde, önceki gün
Ötürek: İshallik, dışkının sıvılaşması.
Öveç: Erkek kuzunun büyüğü
Öz: Küçük çay, dere
Özemek: Su katarak sıvılaştırmak- bulaştırmak