L (y)âdigar: Armağan, hediye, sevdiği birinden kalan nesne
Labit: Mutlaka, her zaman
Lağım: Kanalizasyon çukuru
Lağlek: Leylek
Lal olmak: Susmak, suskun kalmak
Lâlanmak: Alay etmek
Lalık: Tembel
Lan-ulan-lo-lâ: Erkeklerde karşısındakine seslenme, çağırması (argo)
Lapa: Ekmek gevişi
Laplak: Ateş küreği
Larkımış: Gevşemiş- sarkmış
Leen: Tepsi
Lenger: Büyük bakır kap
Lerden: Bazıları
Lığırt olmuş: Ezilmiş, erimiş
Libas: Elbise
Lip diye: Tamamen – çabucak
Loda: Saman yığını
Lom atmak: Lafı bol keseden sallamak, ya da palavra atma,
konuşma
Longur-löngür: Şişman, ağırkanlı
Lüle/lülle: Çeşmenin su akan kısmı
-M-
Maarsık: Kara, kuru, çirkin
Mabe(i)yin: Antre, girişteki oda –iki oda aralığı
Mablak: Ateş kürağı
Maccalı: Hastalıklı. Sevimsiz kişi.
Maçça: Ur, tümör
Mağarsem: Meğersem. Öyle ki
Mağset: Hal böyle iken, mademki
Makam: Çeşit
Makat: Tahtadan yapılan sedir, takta somya
Mal: İnek, camuz büyük baş hayvan
Malama: Ayıplama
Malamat: Rezillik
Malihülle: Hayal kurmak
Mandal: Kapı sürgüsü
Mantı: Bıçağın demir sırtı
Maplak: Ateş küreği
Mapus: Hapis
Marat: Sus, bat
Marimse: Meğerse
Marot: Azar cümlesi
Martıval: Palavra
Martlak: Samimi davranmak
Masaret: Vucuttaki eski yara izi
Masimek: Önemsemek
Masimemek: Önem vermemek-umursamamak
Masmas: Düztaban ayak.
Mastır: İçten pazarlıklı, kendini gizleyen
Maşlak: Yünden dokunmuş palto
Maşrafa: Su içilen saplı çinko veya saç bardak
Mavgunat: Remork. Traktör kasası
Mavşalmak: Şımarmak, alaylı gülümsemek.
Mavu: Mavi
Maya: Dişi eşek
Mayasız: Terbiyesiz, ahlakı bozuk
Mayıs: Katı hayvan pisliği
Mayış: Maaş
Mayışmak: Gevşemek, kendinden geçmek
Maykarlanma: Şımarma, gevşeme
Mazarat: Yaramaz olan, yaramazlık yapan
Mekit: Belki
Mektep: Okul
Melefe: Yatak, yorgan yüzü
Menevşe: Menekşe
Meram: İçinde bulunulan hal, durum
Meres: Miras
Meret: İşe yaramaz, kötü
Mero: Bağ bahçe sulamak için suyu sıraya koyan kişi
Mertek: Taşıyıcı kalın ağaç direk.
Mertlemek: Zıplamamak
Meses: Ucu sivri uzun deynek. İmbal.
Meşakkat: Sıkıntı çile
Met(s)el: Masal
Meymenet: Yakışık, biçim, şekil, görünüş
Mıh: Çivi
Mıșırık: Karışık, sonucu belli olmayan
Mılcımış: Çürümeye başlamış
Mındar: Pis, haram
Mıraz: Hayırlı iş
Mırık: Sulu toprak
Mısmıl: Temiz, helal
Mıst: Geveze
Mıtlak: Mutfak, evlik
Mıymıntı: Kendini beğenmiş, beceriksiz, iş görmez
Mil: Çorap örme aleti
Minder: Yünden yapılmış yer oturağı
Mintan: Gömlek
Mirtlemek: Hareketlenmek, kıpırdamak
Mitil: Yorgan içindeki bez
Miyancı: Tavsiye etmek, münasip görmek
Modalanmak: Kibirlenmek, gırışmak, kendini beğenme
Motor: Traktör
Muallim: Öğretmen
Mucuk: Küçük siyah sivrisinek
Mudara: Tenezzül etme
Muğlâk: Sağlam olmayan eğreti
Muhannet: El kapısı
Muhuk olmak: Merak ettiği şeyi öğrenmek isteği
Mukaid olmak: Sahip olmak, korumak
Mullaağam: Gelinin eşinin erkek kardeşine hitap şekli
Mumucuk: Saklanmaç oyunu
Muşamba: Naylon
Muşambak: Kapı eşiği, küçük pencere
Muştah: Müjdeci
Muti: Emrine amade
Mürtü: Güzel, güzel yüzlü
Müstağmel: Kullanılmış, ikinci el, yeni olmayan
Müzevir: Laf taşıyan.
Müzümsüz: Luzumsuz, ukala
-N-
N’apıyon: Ne yapıyorsun?
Na’has: Hayrola, nasıl oldu.
Naatlak: Ne kadar
Nabacağın: Ne yapacaksın?
Nahas: Nasıl oldu, nerden esti
Nahır: Sığır sürüsü
Nal: Hayvanların ayagına çakılan koruyucu demir parçası
Nalin: Takunya
Nalları dikmek: Argoda ölmek
Namazlağ: Seccade
Name: Naz, üçkâğıtçılık
Namıs: Nâmus
Namlı: Saman yığını
Navrak: Asık surat-çehre-çirkin, sima, yüz şekli
Nazikleşmek: İncelmek, kibarlaşmak
Ne’ediyon: Ne yapıyorsun, nasılsın?
Neçe: Nice
Nehas: Nasıl oldu, nerden esti
Nemaarek: Neme gerek
Netameli: şüpheliFormun Altı
Nevale: Hazın damına, kiler konan kışın yenen yiyeceklerin
tümü
Nidicen: Ne yapacaksın
Nidiyon: Ne yapıyon
Nifir: Surat, yüz, çehre
Nifirsiz: Navraksız, yüzü çirkin, suratsız, aşgarsız Formun
Altı
Nirde: Nerede?
Nişeal: Ne şekilde nasıl
No(k)san: Eksik-Aklı kıt
No’ldu: Ne oldu?
Nodulla: Sopayla vur
Nöörüyön: Ne yapıyorsun?
Nöreciğin? : Ne yapacaksın? Ne işin var?
Nuzul inme: Felç olma
Nüculdu: Ne oldu? Nereye gitti?