KIRŞEHİR AĞZI KELİMELER VE SÖZLÜK -16

K(G)öynek: Mintan, elbise

Kaağım-Kaam: Akraba, hısım, dünür

Kaahye: Muhtar

Kabara: Eski kunduraların (ayakkabı) altına çakılan yuvarlak başlı bir cins raptiye

Kadanmak: Sıkıca bağlanıp, bir tarafa dönememek

Kade: Büyük kardeş

Kadın göbeleği: İri mantar türü.

Kadillik: Yazık olma

Kadir-kıymet: Değer

Kafa kâğıdı: Nufus cüzdanı-kimlik belgesi

Kağnı çuvalı: Tahıl taşımak için dokunan çuval

Kak: Armut kurusu

Kakıç: Bir iyiliği hatırlatma- başa kakma, geçmişte yapılan

bir hatayı hatırlatmak yüze vurmak.

Kakılı: Çokça, bolca

Kakmak: İteklemek

Kalaba: Kalabalık

Kalan-Galan: Gayri, bundan sonra

Kalbur: Buğday eleme aleti

Kamalak: Şaşkın

Kambak: Kabuk

Kamer: Ay

Kanara-Ganara: Obur, doymasını bilmez

Kancık: Dişi

Kanıkmak: Bir şeye fazla doymak

Kanmak: Suya doymak, aldatılmak

Karaamet: İftira

Karamandul: Eskiden okulda giyilen siyah önlük

Karış: Beddua, yakarış

Kart: Yaşlı, koca

Kasnak: Kalbur kasnağının içine konarak çiğnenip kurutularak yakılan hayvan gübresi- Tezek kalıbı

Kaş: Dam, çatı

Kaşağı: Hayvanların taranmasında kullanılan tarak

Katık: Ekmek içine konulan yiyecek

Katır: Topaç. At ve eşekten doğan melez yük hayvanı

Kavız: Soyulmuş tahıl kabuğu- kepek

Kavil: Planlama, anlaşma, ahitleşme

Kavrama: Eskiden orak yardımı ile elle ürün biçme

Kavuk: Balon

Kavurga: Sac üzerinde ateşte kavrulmuş mısır veya buğday

Kaygana: Yufka ekmek arası yumurta ile yapılan kızartmadiğer adı dönderme

Kayılı- gayılı: Yığılı- dolu- çok

Kazza: Elle yapılmış süpürgenin eskisi

Keağsı köpaağa mısın? : Gereksiz yere birisinin savunmasını

yapana denir

Kefli: Kirli dağınık

Keh: Yokuş

Kekeç: Dili peltek, tat

Kekmek: Evet anlamında başını öne doğru sallamak

Kelanı, Gelengi: bir cins iri tarla faresi

Kelbe: Balgam

Kelek: Olgunlaşmamış kavun

Kelem: Lahana

Kelengi: Kertenkele

Kelep: İpin sarılmış hali

Kelermek: Karşı gelmek

Keleş: Güzel

Kelete: Az miktarda üretilmiş un tahıl

Kelik: Laylon küçük çocuk ayakkabısı

Kelp: Köpek

Kem: Kötü, çirkin

Kemçik: Küçük zayıf yüzlü kişi

Kemçirmek: Azarlamak, kötü cevap vermek

Keme: Domalan-Mantar cinsinden patetese benzeyen kahverengi çok tatlı ve yarayışlı mantar

Kenef: Tuvalet

Kenger: Tadı çok güzel olup yenen sütünden sakız yapılan

sert dikenli bitli

Kepce, çomça: Büyük yemek kaşığı

Kepenek: Kelebek- Çobanların kullandığı keçe örtü

Keraneci: Argo yaramaz çocuk.

Kerc: İnad

Kercetmek: İnatlaşmak

Kercine: İnadına

Kerermek: Yalancı diklenme, kafa tutmak

Keresteli: Yapılan bir işin çok iyi olduğunu belirtmek

Keri-kırı: Eşşeğin yavrusu- sıpası

Kerme: Hayvan pisliğinden yapılan yakacak, tezek

Kertik: İz, oyulmuş

Kertinmek: Bir olaydan dolayı şikayetlenme

Kertmek: Çentik atmak, çizmek

Kes: Yeşil otun kurutulup sürülmüş hali

Kesek: Bağ tarla bahçe sürülmesi sonrası topragın iri kalan

kısmı

Keskenmek: Elini kaldırıp vuracak gibi yapmak

Kesmik: Sapın kalın yerlerinin samandan ayrılmış iri hali

Keş: Sarhoş

Keşifleme: Gizlice bakma, gözleme

Keşik: Sıra, nöbet

Keşşik: Sıra

Keven: Kurak yerlerde genelde dağlık alanda yetişen dikenli

bitki.

Keveretsiz: Beçeriksiz

Kevgir: İlişkir, süzecek, elek

Keyfeni: Düğünlerde yemek yapan kadın, aşçı.

Kığı: Koyun pisliği

Kındap: İp, sicim

Kındırmak: Kandırmak

Kır: Beyaz saç

Kıran: Salgı hastalık

Kırklık: Koyun kırkma makası

Kırkmak: Tıraş etmek, tıraş olmak

Kırmızı pekmezi: Domates salçası

Kırmızı: Domates

Kısır koyun: Doğurmamış dişi koyun

Kıskaç: Kerpeten, pense

Kızıl: Tembel-Çalışmayı sevmeyen

Kızınmak: Isınmak

Kil: Çamaşırı temizleyen göğ renkli sert toprak

Kile: Buğday ölçü birimi 6 çerik, 30 kg.

Kiriz: Tazı ve köpek karışımı, melez

Kirkit: Donuk insan

Kirmen: İplik eğrilip bükmeye yarayan alet.

Kirtik: Küçük sabun parçası

Kirtiş: Tırtık- pütürlü

Kis: Kumlu killi toprak- sert toprak

Kişiflemek: Gözlemek, bir yeri izlemek

Kişkilemek: Köpeği birine saldırtmak, argoda insanları kavgaya tutuşturmak

Kitili: Çok sık, bolca

Kizmek: İnat etmek

Koma: Bırakma, evine alma

Koote: Köfte

Koruk: Üzümün olmamış ham eşki hali

Koşam: İki avuç dolusu

Koyak: Dere boyu, vadi

Köğ(f)tür: Pekmez, ceviz ve unla yapılan bir cins pestil, pelte

Kölük: Boynuzu çıkmayan keçi veya inek

Kömbe: Yuvarlak olarak yapılan çörek

Köme: Yumurta haşlaması

Kömüş: Camız, manda

Körpe: Küçük, zararsız

Kös kös: Yavaş ve yorgun yürüyüş, miskin miskince

Kösengi: Ateş karıştırılan demir

Kösgelmek: Yan oturmak, bir yere dayanmak

Kösnü: Köstebek

Kösüre: Kesici aletlerin bilendiği taş

Köşger: Eski ayakkabı tamircisi

Kötek: Dayak atmak.

Kötelemek: Bir şeyi bir yere fırlatmak, atmak

Közleme: Pirzola

Kubarmak- gubarmak: Havalara girmek- kibirlenmek

Kubaşmak: Karşılıklı iş gücü, öncütleşme

Kudümlü: Hayırlı, uğurlu

Kulunç: Adele tutulması, kas gerilmesi

Kumpir: Patates

Kundura: Ayakkabı

Kuşâne-Guşaane: Saplı yayvan tencere

Kuşluk: Sabahla öğle arası

Kutnu: Değerli kumaş

Kuylamak- guylamak: Gömmek

Kuyruğuölü: Akrep

Kuzulamak: Koyun, keçinin doğum yapması

Kü(f)lek: Ev için, ağaçtan yapılmış, küçük boy altı üstü kapalı ekmek kabı

Küfe: Sırtta yük taşıma sepeti

Küfle-külle: Tandırın hava deliği

Küküme: Elden ayaktan düşmüş çok ihtiyar

Külek: Ağaçtan ekmek konan kap

Külle: Yufka ekmek yapılan tandırın yanan kısmına açılan

hava deliği

Küllük: Kül tablası –Kül ve çöp dökülen çöplük

Kültem: Demet

Külüstür: Eskimiş, kullanılamaz halde

Künde: Her zaman – her gün

Künü: Şişman kişi

Kürem: Yığın – kalabalık

Kürsü: Kısa ayaklı tahta sehba

Kürsü: Tabure

Kürtük: Kar yığını

Küskü: Taş sökmek için kullanılan Manila

Küsküç: Çömleğe peynir basma sopası

Küssük: Ufak tefek, tombul, dayanıklı – kalın kısa deynek.

Küşküleme: Kovala, seslenerek uzaklaştırma

Küşümcemede kalmak: kararsız kalmak, kafanın karışması

Küt: Kötürüm, oturduğu yerden kalkamayan

Kütele-kötele: Fırlat at