Tohum Şehir Kırşehir’de uygarlığın izlerini, medeniyet ve milliyetleri bağrında taşıyarak bu güne kadar getiren minnet borçlu olduğumuz, bu kentin içine düştüğü durumdan kentin gelişmesini isteyen herkesin sahip çıkması gerekmektedir. Bu sahiplik bizim çocukluğumuzdan bu yana yıkımlara karşı samimi bir duruş sahipliliği gerektirirdi.
Bu kentte yaşıyor ve onu kimlik olarak taşıyorsak gururla geçmişimize sahiplenmemizi gerektiriyordu.
Kadim kent Kırşehir, tüm tarihi mekânları, kültürel mirası ile bir markadır.
Bu sokakta ayak izim.
Şu mahalleleri adım adım bilirim.
Şurada bir evin, bir çeşmenin, okuduğum okulun varlığını anımsarım.
Şimdi yerlerinde beton blokların yükseldiğini görence kahrolmamak elde mi?
Bir zamanlar önünden geçtiğimiz evler, kocaman gölgeleri ile girift sokakları serinletirken, şimdi o avlulu evlerin viraneye dönüşünü ve bir beton olarak yükselişini görmenin kim üzüntüsünü yaşamaz.
Yıkılanlara “yazık” deyip, beton dükkanlara, blok blok dikilen beton evlere, kaçımız tepki koyabildik.
O güzelim konakları hangimiz koruyabildik.
Kaçımız bu şehirde yaşamanın sorumluluğunu yüklenebildik. Resmi kurumlar ne derece bu konuya duyarlı olabildi.
Doğal afetlere karşı yıllarca ayakta duran yapılar, insan eliyle çok kolay bir şekilde yok edilip, servet edinme ihtirasıyla katledilmedi mi?
Kırşehir de sadece Ağlar konağı ve Hacıbey konağı mı vardı.
Diğer konaklarımız ne oldu. Var olanların durumu ne? Aşıkpaşa Mahallesinde bulunan o güzelim Cumhuriyet İlk Okulu nun yıkılmasını hala hazmedemiyorum.
Şöyle bir gezintiye çıkalım. Aşıkpaşa Mahallesi,
Yenice Mahallesi,
Bağbaşı Mahallesi,
Ahi Evran Mahallesi.
Yemyeşil, bahçeler içinde Ekizarası,
Dinekbağ’ın çevresini gezmeye davet ediyorum.
Bakın o sokaklar da neler göreceksiniz…
O güzelim mahallelerimizin sokaklarını nasıl da beton binalarla doldurmuşuz.
Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur sözünden hareketle bu güne kadar yıkılan harap olan o güzelim üzüm bağlarımız, sebzeliklerimiz, meyve bahçelerimiz, bahçe duvarının kenarından yola sarkmış vişne , kiraz, elma, armut, ceviz, dut, erik ağaçlarımız nerde?
Taş yapılı, kerpiç yapılı evlerimiz, konaklarımız nerde?
Neden sahip çıkmadık?
Neden sahip çıkamadık?
O güzelim konaklarımızın içine nefes olamadık.
Yeniden restore edilerek butik otel veya konuk evi olarak açılmasını neden sağlayamadık.
En azından o kültürel miraslarımızın kurtulmasına neden direnemedik.
İnsanların elleriyle yok etmeleri, yıkmaları yerine, insanlığın tarihi dokuya olan duyarlılığını geliştirmek gerekmezmiydi?
İnsanlık yaşadıkça kentler, kentler yaşadıkça, içinde sevgilerimizin, hasretlerimizin, mutluluklarımızın da yaşayacaklarını bilemedik.