İSTİFA EDEN İŞÇİ KIDEM TAZMİNATI ALIR MI?

Günümüzde işyerleri değiştiği gibi işyerinde çalışma şartları da hızla değişmektedir. Türkiye de bu konuda dünyadaki gelişmeleri takip ederek işçi hakları konusunda 4857 sayılı kanununu yürürlüğe koyarak önemli bir adım attı. Ancak buna rağmen ülkemizde her yıl binlerce iş davası açılmaya devam ediyor.

Ülkemizde görülen iş davalarında işçiler açısından bir pozitif ayrımcılık gözetiliyor, gözetilmelidir de zira birçok firma işçilerin ücret ödemelerini tam yapmamakta, fazla çalışma ücretini yatırmamakta, işçiye mobbing ve baskı uygulamakta ve “kölecilik zihniyetiyle” işçileri kullanmaktadır.

İşçiler bu baskıya çoğu zaman katlanıyor ve istifa etmeyi düşünmüyor çünkü istifa edildiğinde kıdem tazminatı ve diğer haklarından mahrum kalınacağına yönelik bir inanış mevcut fakat bu inanış tamamen DOĞRU DEĞİLDİR.

Bazı şartların varlığı halinde işyerinizden istifa etseniz dahi işyeriniz size olan kıdem tazminatı, (ödenmemişse) fazla çalışma ücret ödemeleri ve diğer ödemeleri yapmak zorunda. İşte şartlar:

·         İşçinin ücret ödemelerinin geciktirilmesi ve bu durumun devamlılık arz etmesi,

·         Fazla mesai ücretlerinin eksik ödenmesi veya geç ödenmesi,

·         İş yerindeki üst kademedeki kişi tarafından mobbing veya baskıya maruz kalınması,

·         Ücretin parça parça olarak bir kısmının banka hesabına bir kısım prim adı altında elden verilmesi,

·         Yıllık izin ve resmi tatillerde izin kullandırılmaması.

 

Genel olarak uygulamada karşılaştığımız şartlardır.

İşçilerin çalışma koşulları dünya üzerinde ilerleme kaydederken bu gelişmeleri sadece kâğıt üzerinde takip etmek doğru değildir. Yürürlüğe konulan kanunlar veya diğer düzenleyici işlemlerin varlığı kadar bu işlemlerin halk nezdinde kabul görmesini ve hayata geçirilmesini sağlayacak sosyal reformlar ve denetleyici sisteme sahip olmak da önemlidir. Kölelik bilindiği üzere uzun zamandır uygulamada olmayan bir kurum olsa da “kölecilik zihniyeti” maalesef ki bazı çevrelerce devam ettirilmektedir.

İşçilerin haklarını yalnızca arabuluculuk veya mahkeme yoluyla elde etmesi zaman kaybı ile birlikte işçinin mağduriyetine yol açmaktadır. Mağduriyetin giderilebilmesinin en pratik yollarından birisi denetim yöntemlerinin artırılmasından geçiyor. İşyerlerindeki çalışma koşulları ve çalışma saatleri denetlenirken gerekli ödemelerin yapılmadığı yahut işçinin mağduriyetinin tespiti halinde öncelikle işyerine uyarı/kınama gibi yaptırımlar uygulanmalı, bu yaptırımlar işyeri tarafından dikkate alınmayıp ihlaller devam ettiği takdirde işyerine elde ettiği kazancın yüzdesi usulü ile para cezası uygulanmalıdır.

Unutmamak gerekir ki bir saat çarklarla döner, bu saatteki büyük çarklar kadar küçük çarkların varlığı ve sürekli dönmesi halinde saat doğruyu gösterecektir. Çarklardan birinin dişlisi kırıldığı takdirde saat önce sekteye uğrar ve zamanla da geri kalır. Günü kurtarmak için devamlılık feda edilmez/edilmemelidir.

İşçilerin haklarını savunmak ve kötüye kullanımlara karşı durmak, sadece işçilerin değil, tüm toplumun çıkarınadır. Bu nedenle, işçi haklarının korunması için çaba sarf etmek ve gerekli adımları atmaktan kaçınmamalıyız. Ancak bu şekilde, adil ve insan onuruna yakışır bir iş ortamı sağlayabiliriz.