İNFAK ÜZERİNE (3) 

          Ecel gelip insanda ölüm emareleri belirince inandığı ve yaşadığı hayatın kendisini sürüklediği azabın farkına vararak Rabbine yalvarır. İyi bir Mümin ve Müslüman olmak, salih ameller işleyeceğini, övülen salih bir kişi olacağına dair vaatlerde bulunur, Allah’tan kendisine bir fırsat daha vermesini talep eder. Lakin artık verilen ecel gelmiş, ölüm meleği kat’i emri almıştır: “ Size verdiğimiz rızıklardan, sizden birine ölüm gelip çatınca ‘Ya Rabbi bana biraz daha süre ver de tasaddukta bulunayım, salihlerden olayım’, demeden önce infak edin!”.

        Tevbe suresinde savaş halinde olan Müşriklerin tövbe ederek namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri canlarının kurtuluşu için bir imkân olarak zikredilmektedir: “Şayet onlar tövbe eder, namazı ikame eder, zekâtı da verirlerse onların yollarını serbest bırakın. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir”.

         Sünnetin tatbikatını ve Müslümanların zekât geleneğini bırakıp yalnızca Kur’an-ı Kerim’deki ayetleri dikkate aldığımızda zekât nisabı belirleyemeyiz. Sadece zekâtın kimlere verileceğini söyleyebiliriz. Haddi zatında infak için belirlenen ölçü , “ihtiyaçtan fazlası” dır: “Sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki ihtiyaçtan fazlasın. Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki belki düşünürsünüz”. Modern çağda bu hükmü hangi Müslüman kabul edip de tatbik edebilir. Şunu da ifade etmek gerekir. Bazı müçtehitler ihtiyaçtan fazlasını vermeyi farz olarak görmektedir. Bizim bu mevzudaki değerlendirmemiz şu minvaldedir: Medine’ye hicret eden Muhacirlerin sayısının artması üzerine Resulullah(sav) kurban etlerinin üç günden fazla saklanmasını yasaklamıştır. Daha sonra Muhacirler kendi yiyeceklerini temin edecek seviyeye ulaşınca bu yasak kaldırıldı. Yani kurban etlerinin hane efradının sonra tüketmesi için iddihar edilmesine müsaade edildi. İhtiyaçtan fazlasının infak edilmesine yönelik emir de böyle bir ihtiyaca binaen varid olmuştur. Hicretin ikinci yılında zekâtın nisap miktarı ve sarf yerleri beyan edilmiştir. Mekki surelerde yer alan zekâtın verilmesi emri nisap miktarı belirlenmemiş iken verilen genel bir infak emri olarak anlaşılabilir.

       İnfak hususunda dikkat edilmesi gereken birçok nokta bulunmaktadır. İnfak edilecek mallar hem temiz, helal olacak hem de iyi, kaliteli olacak. Bizim kerhen alacağımız şeyleri infak etmeye kalkmayacağız. Allah için neyi verebiliyorsak kıymetimizin de o kadar olduğunu akıldan çıkarmayacağız.

       Nasıl ki namaza erken yaşlarda ve ana-babanın örnekliğiyle başlamak gerekiyorsa zekâta da çocuklarımızı alıştırmak zorundayız. Çocuklar bizim zekât ibadetimize ortak olursa sadaka vermeyi, iyilik yapmayı kendi örnekliğimizle yapabilirsek paylaşmayı bilen evlatlara sahip oluruz. Hatta onların da hayatları boyunca infak edip etmedikleriyle alakadar olmamız lazımdır. İsmail(as) ‘in ailesine namazı ve zekâtı emrettiğinden söz edilmektedir “ Kitap’ta İsmail’i de an. O, va’dinde Sadık, bir nebi ve resuldü. Ailesine, namaz kılmayı ve zekât vermeyi emrederdi, Rabbinin yanında razı olunmuş bir kuldu”.

( Devam edeceğiz inşallah…)