Doğu toplumlarının en büyük talihsizliği kendi içindeki vatan hainleridir. Bu vatan hainleri emperyalist devletlerce kendi vatanlarına ihanet etsinler diye satın alınırlar. Bu hain insanlar vatanına hizmet ediyormuş gibi görünen hükümet olabilirler. Emperyalist devletlerin kendilerine verdiği silah ve sağladığı olanaklarla yapılanma kurabilirler. Resmi hükümetlerini “devrim” ile saf dışı bırakıp ülkelerini bölebilirler. Hatta devrimler Orta Doğu’yu daha karmaşık hale getirmiştir. Emperyalist devletlerin çıkarlarının tetikçisi olurlar. Oluşturulmalarındaki asıl amaç emperyalist devletlere ülkelerini işgal ettirmek için bahane vermektir. Harcadıkları şey milletleri, vatanları, vatanlarının geleceği masum çocuklardır.
Başta Amerika, İngiltere ve diğer Batılı devletler bu hainler eliyle çıkarlarını gerçekleştirmekte sürekli bu yöntemi kullanmaktadırlar. 2000’li yılların başından beri,11 Eylül saldırısı ile görünür olan bu yöntem devam etmektedir. Afganistan, Irak, Libya, Suriye… gibi Doğu ülkeleri “hain eli yöntemiyle” karışıklığa, sömürgeye, yoksulluk ve sefalete, sivil halk üzerindeki zalim güç gösterisine maruz kalmıştır. Kalmaya da devam etmektedir. Hainlere zarar veren Saddam asılmış, sömürüye göz açtırmayıp halkını refaha ulaştıran Kaddafi içindeki hainlerce katledilmiştir.
Bu gün de Filistin halkı üzerinde İsrail tarafından yapılan zalimlik de “hain eli” yönteminden başka bir şey değildir. Hamas adlı yapılanma İsrail sivil halkını kaçırarak İsrail’e ve emperyalist devletlere çıkarlarını gerçekleştirmek için aradığı fırsatı oluşturma yöntemiyle vermiştir. Böylece İsrail ve destekçi- emperyalist devletler Gazze’yi Sina Çölü’ne sürme, Batı Şeria’yı Ürdün’e sürme, amaçlarına zulmederek yaklaşmaktadırlar.
İçinde bulunduğumuz haftada Yemen’in resmi olmayan, pek çok ülkenin tanımadığı ‘Husi’ yapılanması Filistin Olayı’nın arkasına sığınarak İsrail gemilerini hedef aldı. Kızıldeniz’de tansiyon yükseldi. Amerika ve diğer batılı ülkeler karşılık verdiler. İran’ın Hizbullah kamplarında eğittiği, emperyalistlere karşıymış gibi görünen, Şii mezhebine mensup, on ikinci imamın Mehdi olacağına inanan Zeyd’iler, su sıkıntısı çeken Yemen’de İngilizlerin getirdiği “gat otu”( yeraltı sularını aşırı şekilde emen, uyuşturucu bitki) ticareti yapanlar, Yemen’deki şehitlik anıtımızı yıkanlar, Aliağa- Tüpraş’a gelecek olan gemiye el koyan bu yapılanma bazı insanların nazarında İsrail ve Amerika’ya zarar vermiş bir kahraman gibi görünüyor olabilir. Lakin öyle değildir. İran’ı da satarak İran’ı zor durumda bırakmıştır.(İsrail’in İran teröre destek veriyor.” Tezi.) Konumu gereği Süveyş Kanalı’nı sıkıntıya sokacağından Mısır’ın ekonomisini çok zor durumda bırakma tehlikesi vardır. Çünkü ticaret yolunun karışıklığından dolayı değiştirileceği için. Babül’mendep Boğazı’nı İsrail ve Amerika’nın tutmasının önünü açmıştır. Böylece İsrail ve Amerika politikalarını gerçekleştirmek adına daha da güçleneceklerdir. Sefalet içindeki Yemen halkı iyice dibi görecek yeni ve daha şiddetli insani kriz başlayacaktır. Gazze, gündemdeki yerinden düşecektir. Tüm bunlar düşünüldüğünde bu yapılanmanın da halkına ve değerlerine hizmet etmeyen, aksine emperyalistlere çanak tutan, oyunun içinde oyun tutan bir yapılanma olduğunu anlamak zor değildir.
Irak’ın kuzeyinde oluşturulmak istenen, sayıları İran, Irak ve Türkiye’den giden hainlerden dolayı artan silahlarını emperyalist devletlerden temin ederek devlet kurma hayali görünümlü PKK- PYD terör örgütü de emperyalist ülkelerin çıkarlarına hizmet eder. Asıl görevleri Türkiye ve İran’ı sıkıştırmaktır. Bazı sempatizanları yanılgı içindedir ve asıl gerçeğin sömürgeciliğe çanak tutmak olduğunu bilmelilerdir. Türkiye ve İran sınırlarındaki bu oluşuma göz yummayacaktır.
Emperyalistler Doğu toplumlarındaki etnik karışıklıklardan, istikrarsızlıklardan ve cahillikten beslenir. Birlik ve beraberlik en sağlam güçtür. Ayrışmak ise felaket ve vahşet getirir. Akif Ersoy’un ‘tek dişli canavar’ a benzettiği Batı’ya kan emme, söz konusu ülkenin ekonomik kaynaklarına çökme fırsatı verir.
Doğu toplumlarının masum halkları aynı zamanda Afrika da canıyla, kanıyla fazlasıyla bedel ödemiştir. Emperyalistlerin vahşetlerine kurban gitmiş, bilinçli dalgınlığa uğramıştır. Pek çoğu bir damla suya muhtaç hale getirilmiştir.
Karanlık ruhlar ve sistemler giderek daha da güçlenerek zalimliğin krallığını kurmaktadır. Dünya hükümetlerinin çoğu koltuklarının derdine düştüğünden insanlığın vicdanını kanatan seçimler yapmaktadır. Hem kendi halkını, hem dünya halklarını utandırmaktır. Biden önündeki seçimde Siyonistlerin desteğini almak için Netanyahu ile kucaklaşmıştır. Netanyahu’ya bu katliam için ekonomik destek vermiştir.
En masum şey çocuklardır. En dayanılmaz olansa çocuklara yapılan zulümdür. Hiçbir amaç çocuklara yapılan eziyeti meşru kılmaz. Hem yapılan katliamlar hem de Epstein Adası ile ilgili ortaya atılan iddialar insanın kanını donduracak niteliktedir. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığının altını çizmektedir. Bir yanda emperyalizm bir yanda ‘acaba Kabala Yahudiler tüm dünyayı ele mi geçirdiler?’ gündemiyle yönetilen halkları tedirgin etmektedir.
Bu gün bazı yapılanmalar uluslararası bağlamda yok hükmündedir. Kendi ülkeleri de bu yapılanmaları yok sayar. Buna rağmen bu geçersiz olan ve kullanılan yapılanmaların eylem ve davranışlarının bedelini ülke halkına ödetmek, bu yapılanmaların eylem ve davranışlarını bir ülkeye saldırmak için sebep saymak son derece tutarsız ve hukuk dışıdır. Emperyalizm sömürü gücünü tam da buradan alır. Bu sebeple tüm dünyanın uluslararası düzeyde sadece Batı’yı koruyacak ve ona göz yumacak şekilde değil, tüm dünya ülkelerini gerçek anlamda koruyacak şekilde insan haklarını merkeze alan, adil, dürüst, çıkarcılıktan etkilenmeyecek yeni bir hukuk sistemine ve yaptırım mekanizmasına ihtiyacı vardır. Dünya düzeni değişecekse öncelikle buradan değişmelidir. Netanyahu ile birlikte Biden’ı da ekonomik destek verdiği için yargılamalıdır. Adalet o zaman gerçeklik kazanır. Uluslararası hukuk adaletli değildir. Tüm dünyayı kapsayacak nitelikte ve dürüstlükte değildir. Geçmişi güven sarsıcı ve yanlı yargı kararlarıyla doludur.
Doğu’nun ülkesindeki hainlerin eylemlerinin bedelini ödemediği, asıl halkın uyanık olduğu ve hainlere fırsat vermediği, kadınlarıyla beraber geliştiği, tüm dünyanın adil, eşit, vicdanlı ve dürüst liderlerce yönetildiği, uluslararası hukukun tüm dünyayı kapsadığı ve yanlı kararlar almadığı, masum çocukların mutlu olduğu, sapıklara yem olmadığı, vahşete maruz kalmadığı bir dünyanın hayaliyle…