Bin dokuz yüz altmışlı Yılların başında, dışarıdan işçi almaya başlayan. Avrupa devletleri; başta Almanya olmak üzere Türkiye’den işçi almaya başlayınca büyük bir insan akımı başladı. İlk giden birinci kuşak, ailesini ve çocuklarını bırakıp bütün zorluklara göğüs gererek kazandıkları dövizler ile ülkemizin ekonomisine büyük katkıda bulundular
Yılda bir kere izine gelen gurbetçiler harcamaları ile piyasaya bir canlılık getirirlerdi, onların adı orada yabancı burada Almancı idi . Maalesef ortak iş kurma vadi ile onların iyi niyetleri ile vatan özlemlerinden istifade edenler sizler bu fabrikaya ortaksınız diyerek aldıkları paraları çarçur edip tüm ümitlerini yıktılar. Ve bende o günleri yakinen tanıyan biri olarak yazmış olduğum şiir ile gurbetçi diyorum.
GURBETÇİ
Bin dokuz yüz atmışların başında
Avrupa ya gitti çok genç yaşında
Çoluk çocuk yar bıraktı peşinde
Dil bilmiyor orda toydu gurbetçi
Gözü yaşlı ellerinde kınası
Yaralıydı o kadının sinesi
Çocuklara Baba oldu Anası
Issız bir odaya koydu gurbetçi
Hasiretlik ciğerini dağlardı
Ümidini mektuplara bağlardı
Okudukça için için ağlardı
Sılaya hep özlem duydu gurbetçi
Parklar ile sokaklarda dolaştın
Hayımlar da gürültüye alıştın
Gece gündüz vardiyalı çalıştın
Ordaki yaşamın buydu gurbetçi
Saat kurup başucuna asardın
İşe geç kalmadan karta basardın
Yemez içmez boğazından kısardın
Sofran peynir ekmek çaydı gurbetçi
Bazen yılbaşında bazen de yazın
Senede bir kere kullanır izin
Gelişin neşeli gidişin hüzün
Günü birer birer saydı gurbetçi
Ömür geçti aileden aralı
Ne oralı oldu nede buralı
Kiminin eli boş kimi paralı
Hayat yıldız gibi kaydı gurbetçi
Gurbette yaşamak gerçekten acı
Burada Almancıydın orda yabancı
Kim ne derse desin başımın tacı
Esas senin adın ne idi gurbetçi
Fabrikaya ortaksınız dediler
Hissenizi eriterek yediler
Yüzleri hiç kızarmayan adiler
Sizi birer birer soydu gurbetçi
İbrahim der yanınıza vardılar
Dil dökerek paranızı aldılar
İnkâr edip bin bahane buldular
Onlar sırtınızdan doydu gurbetçi