GÜL BABA

2016 ve 2018 senelerinde 2 kez Macaristan Turan Kurultayı’na katılmıştım. Gittiğimizde başkent Budapeşte’nin Peşte kıyısında Tuna’ya bakan  bir tepede  “ Gül Baba “ türbesini  ziyaret etmiştik. 2018 yılında türbenin yeniden bakım ve onarım çalışmalarına başlandığını görmüştük. Macarlar da Gül Baba’ya ilgi gösteriyor ve saygı duyuyorlardı.

Ne zamandır Gül Baba’yı yazmak istiyordum. Kısmet bu güne imiş.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’ne göre Fatih, Bayezıt,Selim ve Süleyman dönemlerinde yaşamış ve savaşlara katılmış sarığında gül taşıyan Bektaşi şeyhi Gül Baba, Türkler ve Macarlar tarafından  yüzyıllardır unutulmayan manevi gücü olan bir şahsiyettir. Bir elinde gül ve bir elinde tahta kılıç ile resmedilen Gül Baba, Budin’de (Budapeşte)  Tuna’ya bakan bir tepede ebedi  yatıyor. Gül Baba’nın Budin’in manevi koruyucusu olduğuna inanılıyor. Her gün yüzlerce Macar türbeyi ziyaret ediyor.

Merzifon’da doğan bir Bektaşi’nin  bu önemi nereden geliyor? Nasıl oluyor da bu kadar çok seviliyor?Macarlar topraklarını ele geçirmek için gelen bir dervişe  neden sahip çıkıyor?

Gül Baba hakkında tek tutarlı kaynak Evliya Çelebi olarak görünüyor.

Bağdat veziri Süleyman Paşa’yı padişah vekili olarak  Budin’e gönderen Kanuni, paşaya verdiği birçok yetkiyi sıraladıktan sonra : “…Hıfz ve emanette ola, Gül Baba Budin gözcüsü olup, himmetleri hazır ve nazır ola.”

Kanuni Sultan Süleyman’ın bu denli önemsediği asıl adı Cafer olan Gül Baba  ‘Budin Gözcüsü’ olarak tanımlanmıştır. Evliya Çelebi bu konuşma yapılırken elbette sarayda değildi. Rivayetleri yazdığı kat’idir. Gül Baba’nın gözcü olması istihbarat faaliyetleri yürüttüğü anlamına geliyor. Budin şehrinin yarım günlük muhasaradan sonra teslim olması Gül Baba’nın manevi şahsiyetine bağlanmaktadır.

Gül Baba türbesinde artık bulunmayan tahta kılıçtan ilk bahseden Danimarkalı meşhur masalcı Christian Andersen olmuştur. 1841 yılında İstanbul-Budapeşte-Almanya  arasında  yaptığı seyahati  İstanbul’da İki İskandinav Seyyah  olarak kitaplaştıran Andersen:  “ 1 Haziran 1841 günü tekrar yelken açmadan önce  Buda’nın öte yakasındaki Gül Baba Türbesine küçük bir gezi yapacağız bu kutsal Türk’e Doğu’dan, eski İstanbul ‘dan selam getireceğiz. Orada türbede yüzüstü yatan, başının üstünde kenarlıksız keçe bir külah olan kim? Onu dönen dervişlerde görmemiş miydim? O bir derviştir. O buraya yabancı insanlar arasına, Hıristiyan şehrine dağları, çölleri yürüyerek aşıp geldi. Hac yürüyüşü sona erdi: Bu yolculuğun hatırası olarak  türbesinin duvarına boyanarak renklendirilmiş tahta bir kılıç astı. Sonra yere kapanarak, ‘Allahtan başka ilah yoktur ve Muhammed O’nun peygamberidir; diye dua etti.”

Gül Baba türbesi hakkında  en genmiş tafsilatı Anton Karl Fischer yapmıştır.

Türbe 2018 yılında TİKA tarafından Polat İnşaat ve Macar Ortağı  ile yenilenerek  yanına bir de müze ilave edilmiştir.Açılışa Sayın Cumhurbaşkanımız da katılmıştı.

Rivayete göre Galata civarında avlanman II. Bayezıd, ani bir fırtına çıkınca bahçesi güllerle dolu bir kulübeye sığınır.Sultan kulübedeki Şeyh Cafer  yani Nam-ı diğer Gül Baba’nın misafirperverliğini ödüllendirmek isteyince, şeyh ödül yerine  bulunduğu araziye  bir okul yapılmasını ister.  Böylece Enderun’a öğrenci yetiştiren Galata Sarayı Hümayun Mektebi sonraki adıyla Mekteb-i Sultani bugünkü adıyla Galatasaray Lisesi kurulmuş olur.

Esas ismi Cafer olan Gül Baba, Veli Baba Dergâhı’na mensup bir Bektaşî dervişiydi.

            Birçok savaşa katılmış ve 948’de (1541) Budin seferinde şehit olmuştu.