Bir otobüste tüm yolcuların ağır vasıta ehliyeti var, ancak sürücü ehliyetsizse bu aracın kaza yapması kaçınılmaz olur.
Çünkü ehliyet yolcuya değil; sürücüye gerekli ilimizde AK Parti, sorununu çözdü.
Manşet “görevini yapmayan bürokratlar bir bir alınacak”.
Devletin makamında halka görevini yapmayan mı, seçilmişleri takmayan mı?
Elbette görevini yapmayan alınmalı.
Görev derken açıklanmalı.
Kaybetmenin faturası teşkilata değil atanmışlara kesiliyor.
Kırşehir’de seçimlerin kaybı atanmışlara çıkacak gibi gözüküyor.
Atanmış bürokrat ne yapsın gecesini gündüzüne katsa da ilin sorunları için mesaisini harcasa da, fatura müdürlere geliyor.
Kurum müdürleri atayan irade aslında seçilmişleri de atayan irade.
Biri devlet memuru başı eğik, diğeri seçildim havalarında.
İktidar seçilmişlerin söz sahibi olduğu bir ülkede atanmış halkın sorunları çözse de.
Seçilmiş irade memnun değilse alırım bak dediklerini duymaktaysa hep gideceğim gözüyle bakar.
Atanmış adı üzerinde bir siyasi seçilmiş ona baskı uyguluyorsa.
Kurumları kim yönetiyor atanmışlar değil siyasi irade.
Siyasetçinin güçlü atanmışların korktuğu bir ülkede müdürün biri gider diğeri gelir.
Gelen müdür ne zaman alınacağım der.
Seçimlerde ortak adayla on bir fark yerler faturayı kurum müdürlerine keserler.
Cumhurbaşkanı açıklıyor “yorgun varsa çekilsin”.
Genel kurula kadar şekillenecek gibi gözükse de il ilçe teşkilatı hayatlarında memnun.
Adeta ‘Koyun can, kasap et derdinde’ dedirtecek kişisel hesaplar, kısır çekişmeler gündemi oluşturmuyor mu?
Bir fikrin karşılaşabileceği en tehlikeli ve yok edici durum, o fikrin kötü versiyonları tarafından veya o fikri benimsemeyenler tarafından temsil edilmesidir.
”Hak gelince batılın zail olduğu” gibi, batıl gelince de hak zail oluyor.
Siyasi yarış, ehliyetsizlerin direksiyonda, ehliyetlilerin arka koltukta olduğu, lüks araçların garajda, külüstür araçların yolda olduğu yarışa dönüyor, hezimet kaçınılmaz oluyor.
Aynı şeyi yaparak farklı sonuç beklemek ahmaklığın tanımlarındandır. ‘Bırakın güneş doğmadıkça sabah olmaz’ diyenleri, kendileri ötmedikçe sabah olmayacağını sananlar, kendilerinin vazgeçilmez olduğunu zannedenler teşkilatsız bir hiçtir.
Sıfırların önündeki birin silinmesi durumunda sıfırların bir anlam ifade etmediği gibi; kişiler de teşkilatla birlikte bir değerdir.
Teşkilatsız veya teşkilata rağmen birileri değer ifade ediyorsa orada teşkilat yoktur.
Halide Edip Adıvar, hatıratında anlatır…
“Demirci Mehmet Efe ile Eğirdir’e giderken herkes evine çekilmiştir. Sokaklar ıssızdır.
Çünkü Efe’nin ne yapacağı belli değildir.
Oysa Efe, kendisinin halk tarafından karşılanmasını beklemektedir. Karşılanmayınca öfkelenir, “Bizim geldiğimizi kimse duymamış anlaşılan, önünüze ilk gelen adamı şu ağaca asın ki herkes duysun” der.
O sırada merkebi ile tarlasından dönen bir delikanlıyı yakalayıp getirirler. Halide Edip, engellemeye çalışır ama başarılı olamaz, ağaca asarlar.
Bunun üzerine Halide Edip, gözleri yaşlı, “Yakıştı mı bu senin efeliğine! Efelik töresi bu mudur” der.
Efe, şu sözleri söyler:
“İnsanlar ya ilimle ya da zulümle yönetilir.
Bizde ilim yok.
Ne yapalım, zulümle yönetiyoruz!”