Fenni Bir Roman Yahut Amerika Doktorları

Geçen hafta ziyaret ettiğim Ankara Kitap Fuarı’ndan aldığım ve hemen okumaya koyulduğum, dumanı halen tüten bir kitapla tanıştırmak istedim sizleri.Fennî Bir Roman yahut Amerika Doktorları’nda bir grup doktorun kendi bedenleri üzerlerinde deneyler gerçekleştirerek yaşamla âdeta oyun oynamaları ele alınır. 1887’de intihar eden Beşir Fuad’ın ölümüne yönelik diyalojik bir roman olan Fennî Bir Roman yahut Amerika Doktorları, 1889’da yazılmıştır."

İpek Yıldız’a göre; Okuru bilgilendirme noktasında sanatçılara ve aydınlara çok büyük sorumluluklar düştüğünü belirten Ahmet Mithat fennin, bilimin anlaşılır bir dilde sunulması taraftarıdır. Bu nedenle romanlarında da bilgilendirici bir tutumla çeşitli konularda okurunu eğitir. “Fennî Bir Roman Yahut Amerika Doktorları” adlı romanında eğitim izleği, bir toplumun medenileşmesi ve çağın gerisinde kalmadan diğer devletler yanında varlığını sürdürebilmesi için öncelikli olarak işlenir ve çeşitli yönleriyle ele alınır. Yazar bilimi, fenni ve sanayiyi yalın bir dille okura aktarırken vahşi yaşam ve yeni/medeni yaşam kurgusuyla da eğitimin önemini okurun zihninde netleştirir. Bununla birlikte asıl vahşetin miskinlik; medeniliğin ise çalışkanlık olduğu fikrini aşılar. Romanda temelden başlayan ve aşamalı olarak devam eden eğitim sürecinin etkisi belirtilirken ayrıca uygulamalı eğitimin de önemi ortaya çıkarılır.

Ahmet Mithat, Fennî Bir Roman Yahut Amerika Doktorları romanının “Mukaddime Makamında Bir Söz” başlıklı girişinde ise ünlü romancı Jules Verne’nin romanlarını çeşitli ilimler üzerine temellendirmesinden etkilendiğini belirtmesi ve takdirini açıkça dile getirmesiyle eğitimin önemine dair olan fikrini destekleyici örnekler sunar. Yazar bu romanı Fransız muharrir Oscar Mişon’un “Aşk ve Galvanoplasti” isimli makalesinden etkilenerek kaleme aldığını ifade eder. Eserin konusunun etkileyici olduğu kadar “kahkahalardan çatlamak derecesi”nde bir seviyede eğlenceli yönüne de özellikle dikkat çeker. Ayrıca “kari”lerimize fünûn dersi vereceğimiz zannolunmasın” diyerek bir ikazda bulunur. Ahmet Mithat Efendi’nin romanın mukaddimesinde açıkladığı üzere edebiyatın fennî olmasından maksat yazarların meşhur, faydalı olan ilimlerle ilgili önemli noktaları romanlarında tasvir etmeleridir. İlim ve sanattan bahsedilmesi gerektiğinde de metinlerin bu konulara dair bilgisi olmayan kişilerin anlayabilecekleri şekilde sadeleştirilerek aktarılmasıdır.2 Okuru bilgilendirme noktasında sanatçılara ve aydınlara çok büyük sorumluluklar düştüğünü belirten Ahmet Mithat fennin, bilimin anlaşılır bir dilde sunulmasını savunarak bu tutumunu romanlarına da yansıtır.

Yazar, “mukaadime-i sâniye hükmünü almış bir bölüm” dediği birinci kısımda Amerika’dan bahseder. Amerika’nın coğrafi bilgilerinin kitaplardan kolaylıkla öğrenilebileceğini belirtirken bu kitapların Türkçe olmamasının eleştirisini de yapmayı ihmal etmez. Nitekim bu çizgideki görüşlerini bir tarihçi titizliğiyle kaleme aldığı Üss-i İnkılap adlı eserinde de dile getirir. Bu eserde de belirtildiği gibi Ahmet Mithat’ın, Avrupa’ya benzer kütüphanelerin açılarak insanların rahat bir şekilde kitaba ve bilgiye ulaşmasıyla cehaletin, bilgisizliğin hızla uzaklaşacağına inancı tamdır. Medeniyetin geliştiği ülkelerle bir kıyaslama yapan yazar bizdeki yanlışlığın mevcut kitapların kütüphane raflarında ilim ve fen için rağbet görmeyip âdeta bir antika eser gibi saklanmaları/korunmaları olduğunu söyler. Hâlbuki ona göre “mülk ve millet için her saadetin esasını terakkiyat-ı ilmiye ve fikriye” oluşturur.

Fennî Bir Roman Yahut Amerika Doktorları romanında yazar Amerika’nın Avrupa’dan daha gelişmiş olmasından özellikle bahsederek insanların inanamayacakları ve ilk defa duyacakları yenilikleri, gelişmeleri anlatır. Suni yumurta üretimi, Amerika’dan Avrupa’ya gemilerle yapılan canlı hayvan ithali, üç haftalık bir zaman içerisinde bir şehrin kurulması gibi dünyadaki yenilikleri/gelişmeleri mübalağalı bir söylemle okuruna duyurur. “İşte Amerika’nın böyle her şeyde ifrattan tefrite ve tefritten ifrata atlar bir memleket olduğunu nazar-ı dikkat[lere]” sunarak başlar.

Roman karakterlerinden Doktor Gribling Amerika’nın Farrest isimli eyaletinde bir doktordur. Romanda doktorluğun Amerika’da diğer bilim dallarındaki gibi ilerlemiş olduğu ve bu alanda önemli bilim adamlarının çoğaldığı belirtilirken bizdeki doktorluk anlayışının ve mesleğin icra edilmesindeki yanlışlıklar ironik bir üslupta ifade edilir. Amerika’da doktorluk mesleğinin- bu mesleği icra edenlere “pratisyen”, tıp bilimini ilerletmek için bilimsel çalışmalarla katkı sağlayanlara ise “proficient” denilerek-iki koldan ilerlediği anlatılır.

Doktor Gribling nitelikli bir tıp tahsilinden sonra bu bilgisini kimya ve fizik alanlarındaki eğitimiyle de destekler. Mesleğine yeni çalışmalarla katkı sağladığı için “proficient” grubuna dâhil edilen bir doktordur. Doktor Gribling’in en önemli özelliği Galvanoplasti sanatıyla ilgilenmesi ve buna yenilikler getirmesidir. Galvanoplasti, ses kaydeden fonograf makinesi gibi Amerika’ya ait icatlardan bahseden yazar bu büyük yeniliklerin mucitleri için “Yahu şu adamlar acaba dev gibi bir şey midir? Yok! Vakıa eserleri ile isbat eyledikleri kudret her ne kadar beşeriyetin fevkinde gibi görünürse de bu adamlar hiç de beşeriyetin fevkinde değildir. Sizin gibi, bizim gibi âdeta adamlardır.” (s. 19) demektedir. Böylece yazar büyük mucitlerin kendileri gibi sıradan insanlar olduklarını vurgulayarak okurlarında da bu icatları yapabilecek kabiliyetin bulunduğu mesajını verir.

Ahmet Mithat Efendi, romanında medeniyete katkı sağlayan icatların, çalışmaların eğitimli, bilgili bireyler sayesinde olabileceğini Doktor Gribling ile örneklendirir. Galvanoplastinin öncüsü olan Doktor Gribling aracılığıyla merak duygusunun bireyin yeni çalışmalara yönelmesinde önemli bir itki olduğu, başarının temelinde ise boş zaman geçirmeden çalışmanın gerekli olduğu belirtilir. Romanda yer alan “… bir iş yapmak azminde bulunan adam, söylemekten ziyade düşünmez mi? İş denilen şey gevezelikle yapılmaz. Düşünmekle yapılır.” ifadeleriyle okura bir farkındalık kazandırılmaya çalışıldığı görülür.

Romanın bir diğer kahramanı ve Doktor Gribling’in komşusu olan Doktor Bovlay da hasta muayene ederek mesleğini icra etmek yerine “mensup olduğu fennin terakkisine hizmet eder bir sâhib-i ihtisâs”tır. Laboratuarda vakit geçirme konusunda hevesli olan Doktor Bovlay deneylerini ve deney boyunca gözlemlediklerini kitaplaştırarak bilime hizmet eden bir karakterdir. Hayatını fennî konulara adayan kahramanın faydalı ve farklı çalışmalar yaparak ilim âlemine yeni bilgiler kazandırmaktan başka bir amacı yoktur. Bu nedenle romanda da “muallim-i a’zam” olarak tanıtılan Doktor Bovlay, Ahmet Mithat Efendi’nin eğitimle geleceği aydınlatacak, bulunduğu toplumun seviyesini yükseltecek kahramanlarından birisidir.

Küçük bir tadımlık;
“Doktor Bovlay kendisinin vefat etmeyip narkotik tesiriyle müteessir bulunduğunu söz ile anlatamayınca hiç olmazsa bir hareketle eser-i hayat göstermiş olmak için olanca kuvvetiyle cebr-i nefs ederek yerinden fırlamaya cehdettiyse de bu fırlayış dahi bir niyetten ibaret kalıp asla fiile çıkamadı. Vücudundan bir uzvu değil bir tüyünü, bir kirpiğini bile kımıldatamadı. Bu hâlde asıl ölümün en ciddî, en büyük dehşeti biçare adamcağızın gözü önüne gelerek kendi kendisine dedi ki:
— Vay canına yandığım! Göz göre geberip gidiyoruz ha! Ölümlerden birçok türlüsünün mukaddemât-ı vürûdunu tecrübe eylemiştim ama böyle dipdiri gömülmek ve sapsağlam teşrih masası üzerine yatmak gibi ölümlerin mukaddemât-ı vürûdunu tecrübe etmemiştim. Ah bu da pek büyük, pek mühim bir tecrübe ve tetebbu ise de ne fayda ki kaleme alınamayacak, bir kitaba yazılamayacak, okuyanlar müstefit olamayacak. Kim bilir benim gibi daha ne kadar biçareler diri diri defnolunmuşlardır? Kim bilir şu müthiş mevtin vürûdunu ne surette telakkî ve ne vechile tahassüs etmişlerdir. İmkânı olup da yazılmış olsaydı, yüz binlerce nüshası satılacak ve milyonlarca adamlar tarafından kemâl-i hayretle telakkî olunacak bir kitap olurdu.”

Türk Dil Kurumu Yayınları arasında yer alan eserin eski yazıdan bugünkü harflere geçirilerek yayına hazırlanmasını M. Fatih Andı yapmış. Eski dil bugüne adapte edilmeden basılmış kitap. Okumak biraz daha uzun sürmekle birlikta Ahmet Mithat Efendi karşınızda anlatıyormuş hissi ile okuyup gülümseyeceğinizi umduğum bu anlatı, okunmalı ve kütüphanenizde bulunmalı.