22 Aralık Cuma Hutbesi, dünya hayatının geçiciliği ve ahiret hayatının başlangıcını vurgulayacak. Hutbede, insan hayatının son bulduğu anda başlayan ebedi ahiret hayatının iki sonuçtan birini barındırdığı anlatılacak: sonsuz nimetlerle dolu cennet veya azap diyarı cehennem.

Hutbede, müminlerin bu dünyadaki en büyük gayesinin, Allah'ın rızasını kazanarak cennete girmek olduğu vurgulanacak. Bu mesaj, Kırşehirli müminleri, ahiret inancının önemine ve dünyadaki amellerin ahiretteki sonuçlarına odaklanmaya teşvik edecek.

Eraslan, bugün defnedilecek Eraslan, bugün defnedilecek

Hutbede, insanın dünyada yaptıklarına göre karşılaşacağı iki ebedi akıbet, cennet ve cehennem üzerinde durulacak. Cennetin sonsuz nimetlerle donatıldığı ve müminler için asıl arzu edilen yer olduğu anlatılacak, bu düşünce ile insanların dünya hayatındaki tutum ve davranışlarının şekillenmesi amaçlanacak.

Müminlerin ebedi yurdu: Cennet

Muhterem Müslümanlar!

Dünya fanidir, hayat gelip geçicidir. Gün gelir; ömür biter, vade dolar. Her şeyin son bulduğu bu anda, ebedi ahiret hayatı başlar. İnsanı iki akıbetten biri bekler: Ya sonsuz nimetlerle donatılmış cennet; ya da azap diyarı cehennem. Biz müminlerin bu dünyadaki en büyük arzusu ve gayesi ise Allah’ın rızasına nail olup mükâfat yurdu cennete girebilmektir.

Aziz Müminler!

Cennet, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği, akla hayale gelmeyen nimetlerin müminlere ikram edileceği esenlik yurdudur. Dünya imtihanlarını sabırla aşanları bekleyen huzur yeridir. Başta Peygamber Efendimiz (s.a.s) olmak üzere, Allah’ın sadık kulları, şehitler ve Salihlerle buluşacağımız mutluluk diyarıdır.

Değerli Müslümanlar!

Hutbeme başlarken okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “İman edip salih amel işleyenler, Firdevs cennetlerinde ağırlanacaktır. Onlar, orada ebedi kalacaklar ve hiç ayrılmak istemeyeceklerdir.”1

Evet, cennet, Rabbimizin biz müminlere vaadidir. Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in buyurduğu üzere, “Rab olarak Allah’a, din olarak İslâm’a ve peygamber olarak Muhammed Mustafa (s.a.s)’e gönülden iman edenler muhakkak cennete gireceklerdir.”2

İmanını ibadetlerle mamur edip hayatını güzel ahlakla süsleyenler, Allah’ın rahmetiyle cennete kavuşacaklardır. Her şart ve durumda doğru söyleyen, sözünü yerine getiren, emanete riayet eden, iffetini koruyan, haramdan kaçınan, kötülüklerden uzak duran müminler, cennetteki ikramlara mazhar olacaklardır. Öfkenin yerine sevgiyi, düşmanlığın yerine barışı, kötülüğün yerine iyiliği hâkim kılan, her daim zalimin karşısında mazlumun yanında duran müminler, cennette ağırlanacaklardır. Cömertliğiyle muhtaçları güldüren, merhametiyle kırık gönülleri tamir eden, güzel bir söz tatlı bir tebessümle etrafına huzur veren müminler, cennet nimetlerine nail olacaklardır.

Kıymetli Müminler!

Cennete giden yol, bazen bir garibin gönlünden geçer; o gönüle girmek gerekir. Bazen bir yetimin sevincinde gizlidir; o yetimi bulmak gerekir. Bazen bir mazlumun duasında saklıdır cennet; o duaya tutunmak gerekir. Bazen anne ve babamızın, eşimiz ve çocuklarımızın, akraba ve komşularımızın hoşnutluğundadır; onu kazanmak gerekir. Bazen bir bitkiye bir damla su vererek, bazen bir hayvana şefkat göstererek girilir cennete; hiçbir iyiliği küçümsememek gerekir. Bazen insanların kusurlarını bağışlayıp ayıplarını örtmektir cennetin anahtarı; affı ve müsamahayı ihmal etmemek gerekir. Bazen de bir selam ile müminin dilinden kardeşinin gönlüne giden yoldur cennet; bu yolda sabırla yürümek gerekir.

Aziz Müslümanlar!

Elhamdülillah, mademki cennet var, öyleyse boşuna değildir hayatımızdaki sıkıntılar. Mademki cennet var, öyleyse her imtihanın sonsuz mükâfatı var. Mademki cennet var, öyleyse ebediyen gülecek, şu fani dünyada ağlatılanlar. Ne mutlu, Rabbi kendisinden, kendisi de Rabbinden razı olarak cennete girecek olanlara. Ne mutlu, Rabbine karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanan, uçsuz bucaksız cennete koşanlara. Hutbemi Allah Resûlü (s.a.s)’in şu duasıyla bitiriyorum  “Allah’ım! Senden cenneti ve beni cennete yaklaştıracak olan söz ve amelleri istiyorum.”3

1 Kehf, 18/107, 108.

2 Müslim, İmâre, 116.

3 İbn Mâce, Dua, 4

Muhabir: Hatice Sürmeli