DİLENMEK İHTİYAÇTAN MI?

Yoksa meslek mi?

Hiçbir kimsenin, hele onur ve gururuna düşkün hiçbir Kırşehirlinin tasvip edemeyeceği bir davranış olan dilenciliğin bu dönemde Kırşehir ve çevresinde de yayılmağa başladığını görmek, gelinen acı noktanın hangi aşamada olduğunu göstermesi açısından mühimdir.

Ayrıca işsizliği veya diğer başka hususları bahane edinerek, insanların hiçbir karşılık beklemeden sırf Allah rızası için verme gibi güzel hasletlerini suiistimal edenlerin çıkabileceğini de hatırdan çıkarmamak gerekir. Dilenciliğin altında hangi sebep yatarsa yatsın, hepimizin tartışmasız kabul edeceği acı bir gerçek vardır.

Bu hastalık toplumun kapanmaz, şifa bulmaz bir yarasıdır.

Bugün bunu yapanların birçoklarının maddi durumlarının çok iyi olduklarını basında görmekteyiz.

Bunları meslek haline getirmiş insanlar ağırlıkta.

Bunları kontrol edecek mekanizmalar meslek edinmiş dilenciler insanları aldatmalarına istismarlarına izan vermemeliler.

Sokakta bunlara kim dur diyecek bu ilin belediye teşkilatı ve şehrin kolluk küvetleri değil mi?

Bugün ihtiyacından dilenlerin sağsı yok gibi.

Devlet yetime fakire yoksula ihtiyaç sahiplerine sakatlara bakanlarına yardım ediyor.

Gerçekten dilencilik ihtiyaçtan mı?

Yoksa dilencilik meslek mi?

Bugün ülkemizde ve ilimizde dilencilik meslek olmuş.

Ar damarı çatlamış insanlar dilenmeyi, acındırmayı kendilerine iş edinmişler.

Hangi vakitte, hangi çarşıda, pazarda el açıp acındırmaya meslekleri olmuş.

Genelde halkın kalabalık olduğu, gezdiği yâda alışveriş yaptığı yerlerde bunlara rastlamanız mümkün.

Elinde bir çocuk, ya da kucağında bir bebek, Allah rızası dillerinde gezenler gerçekten dilenmiyor mesleklerini icra ediyorlar.

Genelde baktığınızda dilenen kişiler ya ihtiyar, kötürüm, sakat ve hasta gibi bedenî özürlerinden dolayı iş bulamayan, çalışma imkânından mahrum kimseler veya özürlü olduğu hâlde aza kanaat etmeyip kolayından bol paraya göz dikenler yahut da bedenen ve ruhen sağlam olup, bu yolu bir kazanç ve meslek hâline getirenlerdir.

Bu örneklerle sık sık karşılaşıyoruz.

Son yıllarda gerçekten alın teri dökmeden iş yapmadan el açanların sayısı artışta.

Çünkü dilencilik gerçekten emeksiz meslek olmuş.

Ülke yolgeçen hanı gibi dışarıda gelen sığınmacılar arasında dilenmekten para kazananların sayısı az değil.

Ülkemizin her köşesinde Acındırmak Allah’ın adını kullanmak iş yapıyor.

İnsanlarımızda buna müsait Allah rıza demeleri yeterli.

Mültecilerin sayısıyla birlikte yükselişe geçen ve bir meslek haline dönüşen dilencilikle vatandaşların manevi duyguları sömürülüyor.

Şükür duygusuyla hareket eden ve birine yardım etmenin verdiği hazzı yaşamayı isteyen herkesin mutlaka para verdiği dilenciler merhamet, empati gibi toplumsallaşmış duyguları harekete geçiriyor elbette.

Birine yardım etmek hiç de kötü bir şey olmasa da arka planında dönenler herkesi kandırılmışlık hissiyle baş başa bırakıyor.

Anne büyükanne, baba ya da bir yakınının kucağında acındırma unsuru olarak gezdirilen bebekler ya da soğuk havada titreyerek, asla bulunmaması gereken yerlerde hayatını tehlikeye atarak dilenen çocuklar ülkemizin adeta kanayan yarası...

Eğitim hakkından mahrum kalan, barınma konusunda sıkıntı çeken ve aileleri tarafından para kazanmaya zorlanan bu çocuklara para verip vermemek her zaman vicdanımızı zorluyor.

Değerli okurlar Gerçekten dilencilik ihtiyaçtan mı?

Yoksa dilencilik meslek mi?