18 Mart 2023 Yılı Çanakkale Deniz zaferimizin 108. Yıl dönümü. Bu haftadan başlamak üzere bu zaferimize aylar kala Yeniçağ Gazetesinde “Çanakkale Savaşında Türk Kadını” konulu araştırma yazısını tefrika olarak siz okuyucularımın beğenisine sunacağım.
Önceki yazımızda bir çok Avustralya’lı askerleri vuran 19-21 yaşlarındaki keskin nişancı 19-21 yaşındaki Türk kızının ölü ele geçirilmesinde kalmıştık. Avustralyalı askerin aktarımında dikkat çeken unsur, “Keskin nişancı Türk kızı" betimlemesidir. Bu Türk kızının kendisini korumak üzere ailesi tarafından veya asker bir yakını tarafından eğitilmiş olması ihtimali kuvvetli görünmektedir.
Times gazetesi muhabiri, İngiliz donanmasına ait hastane gemisiyle İngiltere’ye götürülen yaralı askerlerle yaptığı görüşmeyi şöyle aktarmaktadır: “ Denizci asker 25 Nisan 1915 çıkarması ile yaralanmış, kendisi çarpışmalar sonucu ele geçen keskin nişancı bir Türk kadınıyla karşılaşmış…o, bir Türk kadını savaşçısıydı ve durmaksızın saklandığı evden ateş ediyordu. Sonunda ele geçtiğinde, yanında yaşlı annesi ve çocuğuyla birlikteydi. Yakalana kadar bir pencereden ısrarla ve özellikle de subaylarımızı hedef alarak ateş etmişti.Sanıyorum öldürdüğü bazı kurmaylarını süngülemişti de Üzerinde 16 askerimizin künyesini bulduk.
Bu örnekte ise, ailesini korumak üzere silaha sarılmış bir Türk kadınından bahsedilmektedir. Erkeklerin çoğunun askerde olduğu düşünüldüğünde, Kadının kendisini korumak üzere savaşması kaçınılmaz bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Yeni Zelanda’dan savaşmak için gelen Otago Birliğine mensup bir askerle yapılan görüşmede şu izlenimleri aktarılmaktadır: “ Bir keskin Türk savaşçısını yakalamak çin oparasyon düzenlediklerini, bu nişancıyı ele geçirdiklerinde şaşırıp, kadın olduğunu gördüklerini…” Mısır’da yayınlanan The Egyptian gazetesinde yer alan ve bir askerin İskenderiye’den ailesine yazdığı mektubunda, Türk kadın savaşçılardan şöyle bahsedilmektedir. “15 Ağustos 1915 Pazar günü savaşa katıldık ve büyük bir tepeyi ele geçirme görevi aldık. Bu arada çok can kaybı verdik. Şaraplen parçaları, Makineli tüfek mermileri yanı sıra, pusuda ateş eden keskin nişancı Türk kadın savaşçıları ateşi altında,adeta cehennemde ilerlemek gibi bir şeyydi bizimkisi. Burada çarpışmaların çoğu kadın ve kız. Kendilerini yeşile boyayıp, ağaç vebodur bitkilerle uyum sağşamış.”
İngiliz arşivi referans gösterilerek hazırlanan bir diğer çalışmada da benzer aktarımlar yer almaktadır. Bir İngiliz yüzbaşı anılarında Suvla Limanı’na yapılan çıkarmayı anlatırken bir Türk hücumu esnasında sahile doğru çekilmek zorunda kalılarından ve bu sırada yakalanan bir Türk kızından şöyle bahsetmektedir: “Herkes en hızlı bir şekilde sahile sürüldü… Türk siperlerindeki keskin nişancılarından bize ateş yöneltildi. Biraz ateşten sonra çalıların arkasından bir Türk kızı geliyordu. Kimliğini gösteren bir çeşit yuvarlak işaret diskleri ve kollarında saatler olduğu halde yakalandı. Çalılığa uysun diye vücudu yeşil boya ile kamufle edilmişti. Keskin nişancılık eğitimi almıştı. Başka yakalanan Türk kadınları da vardı”.
Yukarıda verdiğimiz her iki örnekteki bilgiler, bireysel ve mecburen kendini veya ailesini korumak üzere silaha sarılan kadın savaşçı örneği algısını, başka bir boyuta taşımaktadır. Çünkü burada sayıları birden fazla ve kamuflj kiyafetinde bir grup savaşçı Türk kadınından bahsedilmektedir. Bu kadınlara özel bireğitim verilmişmidir? Ya da herhangi bir askeri birliği uzantısıı mıdır? Bilmiyoruz. Ancak, köylerini veya mahallerini korumak üzere aralarında böyle bir örgütlenmeye gitmiş olabileceklerini söylemek mümkündür. Devam edecek