ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİMİZ’İN 108. YIL DÖNÜMÜ

Bugün 18 MART 2021 Çanakkale Deniz Zaferimizin 108. yılı Osmanlı Devletimizin kuruluşu 0lan 1299 yılından 1915  yılına  kadar savaşlarda en çok şahit  verdiğimiz savaş Çanakkale  Deniz Savaşıdır. Türk Milleti,  Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi yedi düvele karşı savaşmış ve 250 bini aşkın şehit vermiştir. Düşmanlar da bu işgal girişimde 252 bin kayıp vermiştir. Türk tarihi yönünden çok önemli. Deniz zaferimizle ilgili yaşanan trajik olayları kaleme alan araştırmacı  yazar M. Niyazi Özdemir’in anlatımı  ile   siz okuyucularımın beğenisine sunmak istiyorum.

     Mehmet Niyazi Özdemir, bir Alman hekimin hatıratından bahisle “Temmuz ayı, korkunç Zıhındere muhabereleri devam ediyor ki Mareşal Fevzi Çakmak da o  muhaberelerde albaydır. Türkler askerlerini dizmişler arka irtibat yollarından öne kaydırıyorlar. Ve asker görüyor ki sipere geldiği zaman  azami yaşayacağı süre  3 dakika, şanslıysa kolu bacağı kopmuş durumda önümüze gelirdi. Yoksa paramparça olduğunu herkes görüyordu. Mermiler yağmur gibi yağıyordu. Biz askeri hekimiz. Geri siperde yaralıların parçalanmış kolunu, bacağını kesip sardıktan sonra sedyelerle Eceabat’a gönderiyoruz. Dikkat ettim, üzerimizden geriye atlamalar başladı. Biz en son siperde olduğumuz için bizim üzerimizden atlamak tehlikelidir.  Baktım ki atlamalar devam ediyor,  çözülme başladı demektir. Bir ara başımı kaldırdım ki Temmuz güneşinden bronz heykelini andıran  bir Senegalli, elinde bir satır var kanlı. İnci gibi terleri damlayarak başımın ucunda dikiliyor. Artık bizim esir düştüğümüze, cephenin bozulduğuna kanaat getirdim. Ama fazla korkmadım. Çünkü ben hekimim, onlara da lazımım diyorum .O sırada bir ses duyuyorum, ama anlamıyoruz Biraz Türkçe öğrendim, ama öğle bir ses duyuyorum ki insan sesine benzemiyor. Sanki ciğeri sökülmüş aslan sesi.  Tercümana sordum ‘ne diyor?’ Adam bağırıyormuş “Yetiş ya Muhammet, Kitabın gitti” diye Öğle bağırıyor ki ben kendimi siperde tutamadım. Bu sesin sahibi kim diye siperden hafif dışarı çıktım,  başımı kaldırdım. Aşağıya baktım 26. Alayın 1. Taburunun kumandanı Binbaşı Lütfü Bey. Hafif uzunca bir adam. Elinde kanlı kılıcı, tek başına dövüşüyor Ama öğle bir bağırıyor ki ’ Yetiş ya Muhammet, Kitabın Gitti1 diye  Dağılmış Türk askeri  bu sese koşmaya başladılar. O anda tepeyi dönen  Konyalı Mıstık –su taşıyan, çok saf bir adam- ta sesi duyunca su kabını  bırakıp koşmaya başladı. Derken çıvarda dağılmış askerler bir araya geldiler.  Orada bir ölüm makinası kuruldu ki ben kafamı dışarıda tutmaya korkup içeri çekildim. Biraz sonra baktım,tersten atlamalar  başladı. Akşam karanlığına doğru tekrar birkaç siper ele geçirildi. Bizim taraf düşman tarafına doğru kaydı Sonra ben Yüzbaşı Lütfü beyi takip ettim. İran tarafında  Gimmerşah’ta şehit olmuş.

      M. Niyazi Özdemir’in naklettiği  bir başka hatıra

      Çanakkale Savaşının son günlerinde Avrupalı  pek çok gazeteci Türkiye’ye geliyor. Bunlar evvela karşıdaki cepheyi geziyor. ^Humalitat’ gazetesinin muhabiri, Walannin olması lazım.  Türkçe de biliyor, Türkolog kendisi. Karlı bir gün diyor, Çanakkale’ye çıktık  Biliyorsunuz denizin kenarında rıhtım var Orada üç çocuk karda oynuyorlardı. Üzerlerinde sadece çuval var. Çuvalı tersinden, sağından solundan delip çocukların başına geçirmişler. Üçü de torak renginde morarmışlar.  9-10  yaşında görülen  birine baban ne iş yapıyor diye sordum. ‘öldü’ dedi Dedim nerde öldü, niye öldü? Çocuk cevap vermiş: savaşta din için öldü.  ‘Din için öldüğünü ne nerden biliyorsun’ diye sormuş ‘ Camideki İmam söyledi’ demiş. Diğerlerine sormuş, Onlardan da aynı cevabı almış. ‘Size ananız mı bakıyor?’ demiş, ‘ Hayır, bizim üçümüzün de anası öldü’ demişler.’ Peki size kim bakıyor ?’ diye sorunca  ‘ Bize ebemiz bakıyor’ demişler, Nerde oturuyorsunuz?  Derme çatma kulübeyi göstererek ‘ Şu karşıki yerde demişler.

    Valantina   diyor ki “ Ben iyi, kötü Türk tarihini biliyorum. Hayalimde canlandırıyorum Oğuz Han, Cengiz, Fatih, Kanuni. Bu kadar muhteşem bir tarih  bir torba kemik haline dönüşmüş,  bu çuvallara girmiş. Artık bu iş bitmiş,  bu milletin  dirilmesi  mümkün değildi” diye   düşünüyordum ki  o derme çatma kulübenin kapısı açıldı,  ihtiyar  bir kocakarı dışarıya çıktı, bağırmaya başladı: ‘Gazanfer, Muzaffer, Mücahit koşun ‘çorba yaptım için.’  “Çocuklar kulübeye doğru koşarken tekrar düşünmeye başladık.  En kara gününde çuvalların içindeki çocuklara Gazanfer, Muzaffer Mücahit adı takan bir milletin tekrar dirileceğine  bütün  dünya şahit olacaktır. O ruhun halkta hala yaşadığına inanıyorum.”

Bugün bir vatanımız varsa elbette ki bu çok ağır faturaya mal olmuştur. Çanakkale  Deniz Savaşımız ile ilgili o kadar çok anlatılan ilahi ve gerçekten yaşanmış olaylar var ki bunları derleyip bütün  ilköğretim ve liselerde gençlerimizin beyinlerine  nakşedilmeli. Hatta Türk Tarihi ve Kurtuluş Savaşımız ayrı bir ders  kitabı olarak  bütün  eğitim kurumlarında  zorunlu  ders olarak okutulmalı. Çükü her zaman dilimizden düşürmediğimiz ve örnek aldığımız Avrupa kendi insanına mensubu  olduğu milleti sevmeyi,  kendi  milletiyle ve tarihi  ile övünmeyi  ilk okuldan başlayarak vermekte ve onları  bu şekilde aşılamaktadır. Bazı araştırmacılar Vietnam halkının koca ABD’yi yenmesini, insanlarının çocukken aldığı Kültür birikimine bağlıyorlar

   Kültür birikimi ile ilgili Eski Milli Eğitim Bakanlarımızdan Vehbi Dinçer’in bizzat yaşadığı bir hatırayı buraya alarak yazıma son vermek istiyorum. Türkiye’ye  Japonya’dan bir heyet geliyor. Bakanlıkta bunlar ağırlanırken bizim Müsteşar sormuş “  Siz  eğitimde bu kadar nasıl başarılı oldunuz?” Japon heyeti “ Biz çocuklarımızı okula başlarken şoklarız.  Onları Negasaki’ye, Hiroşima’ya götürürüz. Başımıza gelen  faciaları, nasıl bombalandığımızı anlatırız. Eğer bu silahları yapamazsak yine aynı akıbeti  yaşayacağımızı söyleriz. O çocuklar orada aldıklarıyla eğitimini sürdürürler” Bizim Müsteşarımız “ Valla bizde Nagasaki ve Hiroşima hadiseleri yok ki gösterelim “ deyince  Japonlar son derece  efendi insan olmalarına rağmen  adam kendini tutamamış “  Sizde  Çanakkale var. On tane, yirmi tane Nagasaki, Hiroşima eder. Siz yeter ki bunları değerlendirmeyi bilin “ diye cevap vermiş.