BUGÜN POLİTİKACI OLDULAR 

ZAFER ÇAM

Bir zamanlar dava adamları vardı.

Birçokları iktidarla birlikte savruldu.

Kimileri siyasetçi oldu, kimileri sermaye peşinde kayboldu.

Bugün birçoklarının yaşı kemaline erdi.

Arada geçen yıllarda dava adamlığı kalmadı.

Hepsi tam bir politikacı oldu.

Makamlar ve sermaye gözlerini bürüdü.

Sadece onlar mı?

Henüz daha para, şöhret ve makama epey uzaktayken, yiğitlik ve dürüstlük abidesi olarak gördüğümüz ve gönlümüzde taht kuran nicelerinin siyasetin ve sermayenin karşısında diz çökerken ahlâken de çöküşüne şahit olduk.

Bir kişi niçin siyasetçi olmak ister?

” sorusuna verilecek en makul cevap, “Ülkesine ve milletine hizmet etmek için.” olabilir.

Hangi partide olursa olsun, ilkeli bir siyasî duruş sergileyen her siyasetçi takdire layıktır ve onları sadece alkışlarız.

Yıllar önce tanıdığım bir kişinin yerel seçimlerde belediye başkanı seçilmek için dairesini sattığını duyduğumda önce anlamakta zorlanmış, daha sonra da Türkiye’nin ortalama politikacı profilini göz önüne getirince meseleyi çözmüştüm.

Yerel siyasetçilerimizden birisiyle geçenlerde karşılaştık.

Son günlerde görünür olmak için özel bir gayret sarf ettiği zaten dikkatlerden kaçmıyordu.

“Siyaset düşünüyor musun?” dedim.

Hiç tereddütsüz, “evet” dedi.

 “Onun için ya para ya da Ankara’da lobi dedi.

Benim o paraya gücüm yetmez.” Lobi peşindeyim dedi.

Demek ki o kadar parayı bu yolda ortaya koyan aday, atanma ihtimali yüksek.

Elbette ki zikredilen miktar bir ölçü değildir ve her aday için geçerli olamayabilir.

Fakat istisnalar bir kenara, bu “piyasada” şahsiyet, bilgi ve birikimden ziyade para ve itaate öncelik tanınıyor.

Herkesin bildiğini kısaca tekrarlamak gerekirse: belediye başkanlığı için bu kadar para harcayan kişi seçilirse, bunun yerini alacağı maaşla dolduramayacağına göre, bir türlü telafi edecektir (?).

Şayet bunca gayrete rağmen seçilemediyse, üyesi olduğu parti kanalıyla bir yerlere gelme veya bazı işlerini kestirmeden halletme beklentisi içine girecektir.

Seçmene gelince...

Küçük illerde seçmen daha çok yerel düşünürken, “bizden” olana öncelik tanır ve biraz da şahsî beklentileri açısından “iş bitirici” başkan görmek ister.

Liyakat, ehliyet ve ahlâkî ölçüler birinci derecede belirleyici sebepler değildir.

İllerin siyasî gidişatına şekil veren seçilmiş ve seçen kesimlerin profili ana hatlarıyla böyle.

Seçim meydanlarına, devlet yetkililerinden yerel siyasîlere varıncaya dek sözle eylemin ne kadar örtüştüğüne baktığımızda, bizim acı gerçeğimizi görmüş oluruz.