BU GİDİŞ NEREYE?

31 Mart Yerel Seçimlerinin ardından yaklaşık 1 ay geçti ve halkın iradesi tecelli etti. İdeolojik farklar bir yana her parti veya aday kendi ekseni etrafında oy almıştır ve seçimler tamamlanarak mazbatalar kazanan adaylara teslim edilmiştir. Ancak ortak paydamız olan Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine aidiyet duygusu konusunda eksiklik arz eden bazı belediyeler bulunmaktadır. Örneğin, Mardin’de DEM Partili Büyükşehir Belediyesi’nin meclis toplantısında İstiklal Marşı okunmuyor, DEM Partili Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin meclis toplantısından Türk Bayrağımız kaldırılıyor ve buna benzer birçok gelişme ne yazık ki normalleştirilmeye çalışılıyor.

Seçilen adayların seçim sürecinde ve geçmişte bazı açıklamaları ile mensup olduğu partinin genel ideolojik tutumu dikkate alındığında bu parti, aday ve meclis üyelerinin Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısından, bölünmez bütünlüğünden yana radikal düzeyde sorunlarının olduğu aşikardır.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ayşe Serra Bucak’ın seçim öncesi: “Değerli Amed halkı…”, “Kürt halk hareketi”, “Baskıcı rejimin Türkiye ve Kürdistan üzerindeki, İmralı cezaevindeki Sayın Öcalan üzerindeki tecrit sistemini kınıyorum” şeklinde açıklamaları mevcuttur. Sözde anayasal hak ihlallerine maruz kaldığı belirtilen Apo’nun 40 bine yakın vatan evladının şehadetinde payı bulunmaktadır. Sürekli olarak haklarının ihlal edildiğinden dem vuran bu şahsiyetlerin bu tarz çelişkili açıklamalar yapması oldukça ironiktir.

Aynı şekilde Mardin Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ahmet Türk hakkında ise 2016 yılında Terör Örgütü Üyesi Olmak suçundan soruşturma başlatılmıştır. Bu soruşturma kapsamında bu belediyelerin ellerinde bulunan imkan, araç ve yetkilerini PKK/KCK terör örgütünün ve üyelerinin lehine olacak şekilde kullanarak veya kullanılmasına göz yumarak, örgütün stratejisi doğrultusunda örgüte destek verdikleri veya yardım ettikleri gerekçesiyle gözaltına alınmıştır. Ahmet Türk daha önce de farklı isimler altında kurulan ancak aynı ideolojiye sahip partilerde yer almıştır ve bu partilerdeyken de birçok soruşturma ve kovuşturma geçirmiştir.

Yukarıda belirttiğimiz gibi aynı şahıslar farklı adlar altında dönüp dolaşıp partiler kuruyor ve ideolojisini devam ettiriyor. Sayın Devlet BAHÇELİ’nin de belirttiği üzere “Bölücü Partilerin kapısı kilitlenmeli, başka isimlerle açılmaları anayasal çerçevede engellenmelidir” zira hiçbir hak Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğünün üzerinde değildir.

Şahıslar kayyum vesayetinden kurtulmak istediklerini belirtmekte ve seçimle geldikleri için yönetimi kendi istedikleri gibi yapmayı arzulamaktadır ancak Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü ve üniter yapısını bozmaya yönelik açıklamalarda ve faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Hiç şüphesiz ki halk yapılan açıklamalarda söylenenden çok söylenenin ardındakini anlayıp idrak edebilecek kudrete sahiptir. Seçilen adayların Türk Anayasası ve kanunlarına riayet etmesi elzemdir zira hukuksuz yönetim olmaz.