Bir Kuş Misali

Hayat dediğin ne ki bu gün var yarın yok bir an sanki bir sabah birde akşam. Koşuyorsun birde dönüp bakmak istiyorsun geriye ne dönüş nede geliş var. Sonu olan bir yol kaybolan yollar sanki.
Oturuyorsun düşünüyorsun geçen yolları sanki mazi heyhat dünyanın bir oyuncak Masası içinde bulunan her şey bir otun aleti. Yaptığın binalar bindiğin arabalar sürdüğün şatafatlı hayatlar sanki yap bozdan başka bir şey değil. Bir zamanlar her şeye muhtaç olup ayağa bile kalkamayıp muhtaç olduğun ailen yanında yok şimdi sen varsın sun birer birer gözden geçiriyor aldığın yollara durduğun yerlere bakıyorsun her şey boş ya süslü bir hayat yada çile dolu yıllar bir anı bir hatıra oda kalmıyor yanına belki senden sonra seni anlatacak birileri seni sen yoksun ya denilecek işte o zaman tarih tekerrürden ibaret. Belki yıllarca hatırlanacak kabrin başına moda yad edileceksin belki de bilinmeyecek yerin çok bile gelecek senin başına olmayacak bir mezar taşın.
İşte bu hayat ya güzelliklerle dolu hep süslerle geçen yıllar yada kaybolan yollar ya izin kalacak ya silinecek yok olacaksın.
Hayat işte bu sonu ya eyvahlarla ahlarla dolu olan yada içinde iman ihlas aşkı dolu olan bir kul olarak varılacak en son huzura sonu olmayan yol belki o zaman orada başlayacak kim bilir nasıl illaki toprak olup döneceğiz rabbe gerisi boş dünya bir oyun tarlası uzun gibi gözüken ömür denen hayat geçirilen doğuş ile bir asır Arası .
Daha sonra Allah cc kuranda buyurduğu gibi “Her can ölümü tadacaktır. Denemek için sizi kötü ve iyi durumlarla imtihan ederiz. Sonunda bize geleceksiniz. “Gerçek olan bu. Nasıl yaşarsan yaşa insanız sonumuz ölüm bütün var olanlar t
Yok olacaklardır ama hayırlı ama günahkar bir kul. Allahın Rasülü Alemlere rahmet inanlara peygamber olarak gönderilen Hz. Muhammed. “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle. dirilirsiniz!..” buyurur gerçek olan bunu alemde yaşadığın gibi ahirette öyle karşılanacaksın. Ne malın ne servetin ne sevdiklerin tanında kalmayacak sadece imanın ihlasın seninle olup sana yoldaş arkadaş olacaklar .
Dile dolu olan hayat dolu gibi görünen yaşantı bu bir kuş misali eşin yok aşiyanın bir gün yok olacak bu alemde ya güzelliklerle anılacak yada bir an evvel unutulacaksın . Rabbim inşallah biz kullarına güzel olanı nasip eylesin. Bir gün öğrencileri İmam’ı Gazâli Hazretlerine:
- “Hocam! Ölüm nedir? Bize özel olarak anlatır mısın?” demişler.
Velâyet nûru ile ölümünün çok yakın olduğunu anlayan İmam’ı Gazâli Hazretleri “Men lem yezuk, lem ya’rif” yani:
- “Tatmayan bilmez ki! Önce kendim tadayım, sonra size anlatırım” demiş.
Öğrencileri:
- “Aman hocam! Öldükten sonra sizinle nasıl bağlantı kurarız” dediklerinde gülümseyerek, yalnızca “İnşâAllah” diye cevap vermiş.
Gerçekten aradan çok geçmeden İmam’ı Gazâli Hazretleri ölümü tatmış ve öldüğü gece öğrencilerinin rüyâlarına gelerek:
- “Allah dostları sözünü tutar. İşte, bugün ölümü tattım ve sözümü tutmak için rüyânıza geldim” demiş. “Abdestimi tazeleyip, sabah namazını kıldıktan sonra, yalnızca odama çekildim ve ölüm meleğini beklemeğe başladım.
Lâilahe illallah diye zikir ederken, bir anda odamı nur kapladı ve bütün hücrelerim nur oldu. Başımı kaldırıp yukarı baktım. O nur’un etkisi ile evimin tavanı cam gibi şeffaf olmuştu.
Yattığım yerden yedi kat gökleri, melekleri, Cennet’i gördüm ve Cennet’teki bir melek bana, ya imam! İşte köşklerin, işte makamın diye Cennet’teki yerimi gösterdi. Cennet’e bakarken, sevgili Rabbim’in İrci’ıy ilâ Rabbik (Rabbine dön) hitabını duydum.
O anda ruhum Allah aşkı ile cezbeye gelip, beden kafesinden fırladı ve ben kendimi başka âlemlerde buldum.
Tekrar dünyaya döndüğümde, evimin çevresinde aşırı bir kalabalık gördüm.
Onlara, ne var? Ne oldu? Niçin toplandınız? diye ısrarla sorduğum halde hiçbiri ne yüzüme baktı ne de bana bir cevap verdi. İçeri girdim, hanımım ağlıyordu.
Ona da aynı şeyleri sordum ama o da cevap vermeyince, az önce yatmakta olduğum odama girdim ve yerde yatan bedenimi görünce, hem öldüğümü, hem de insanların niçin benimle konuşmadığını anladım”.
Bazı öğrencileri:
- “Hocam, yerde yatan bedenimi görünce öldüğümü anladım diyorsun. Peki sen başka, bedenin başka bir şey mi?”
İmam-ı Gazâli Hazretleri gülümseyerek:
- “İnsanın aslı, özü, gerçek ve kalıcı kişiliği Ruh’tur. Ruhsuz beden, kesilen kol, bacak gibi cansız bilinçsiz et, kemik yığınıdır”.
Yine bazı öğrencileri:
- “Hocam, o daracık, karanlık kabirde Kıyâmete kadar nasıl yatacaksın?”
- “Ah yavrum!” demiş. “Eğer kabirler dışarıdan göründüğü gibi dar, karanlık ve sıkıcı olsaydı, Allah dostları birer zindan mahkûmu gibi oraya atılır mıydı? Ana karnına göre dünya ne kadar geniş, güzel ve aydınlık ise, dünyaya göre kabirlerimiz de çok daha geniş, güzel ve aydınlık” demiş ve sonra:
- “Yakınlarım beni kabrimde bekliyor” diye ayrılıp gitmiş.
Allahüteala rahmet eylesin, bizleri de şefaatine nail eylesin inşaAllah.” (Amin)