Akşamın kendine has karanlığı yeni çökmüş hava ha karardım ha kararacağım diyordu ...

Ahmet gaz lambasını yakacak ama ne gaz var nede ateş ...

Dört kişiydik evde , aylık kira 2 , 5 kuruş , onuda bir araya getirene kadar canımız çıkardı ...

Hepimiz köyden okumaya gelen köylü çocuğuyduk , kimin anası babası gelirse şehre , birşeyler getirir bir iki gün bayram ederdik ...

Soğuk havalarda tezek , odun ne bulduysak yakar sobanın deliklerinden tavana vuran ışıkla aydınlanır , tavandaki bir nevi gölge oyununu seyrederken uyuya kalırdık...

Evimiz Ahi camisine yakındı sabah hocanın ezan sesiyle uyanırdık namaz niyaz neredee geri soğuktan sızardık sıcak yatağın içinde ....

Aynı sınıftaydaydık Ahmet , Hüseyin , Ali birde ben ...

Kaledeki okuldaydık öğlene kadar aç idare ederdik , sonra şimdiki yıkılan hükümet binasının arkasına Şanallar ekmek fırını açmışlardı daha sonra buraya terminal yapılmış Şanallarda otobüs işine başlamıştı , neyse fırından aldığımız sıcak ekmekle , Ali

Güzey 'in çemeni of anam of...

Karnımız doyunca gözümüz yola bakar misali şimdiki Musa Gül Hastanesinin önünde geçen yolun başında tahtadan bi köprü vardı at arabaları geçerdi ...

Aynı köprüden birde şimdiki Ahi Camisinin Ahi Çarsısına geçen yolun köşesinde vardı , bunların altından akan sular stadın ordaki suya dökülür birazıda Ahi Camisinin şimdiki tuvaletlerinin olduğu yere giderdi orada küçük bir gölcük oluşmuştu ve ördekler , kazlar burada yüzerdi ....

Dört arkadaş şen şakrak tahta köprüden geçip eve gelmiştik ki babamı kapıda beklerken gördük arkadaşlar eve girdi babam " biraz yürüyelim " dedi ....

" Bak oğul okumanı isterim ama param yetişmiyor yol paran , yemen içmen , evin kirası yetiştiremiyorum " dedi ...

Gerçektende öyleydi abim ve iki ablam okula gidiyordu onlar artık okulu bitirecekti benim daha çok senem vardı , " tamam baba nasıl istersen " dedim ..

Okulu bırakmış eski sanayide bi demircinin yanında 2 , 5 lira ile işe başlamıştım ...

Gece orda yatıyordum ve çok soğuktu , üşütüp hasta olunca geri Boztepe 'ye döndüm iyileşince babam beni Boztepe 'de bi demircinin yanına verdi ...

Yaş ilerlemiş askerlik gelip çatmıştı ...

Askerden dönüşte iş güç yok ama bizimkiler teyzemin kızı Esme ile evlendirdiler ...

Para ne gezer , koca adamız babamdan parada isteyemiyoruz , bağ buduyoruz , bahçe belliyoruz , nerede bi amelelik var ben ordayım ...

Bi bayram günü dayımın oğlu Ömer geldi oturduk biraz , İstanbul 'da fabrikada demirci olarak çalışıyordu ...

" Gel halaoğlu senide İstanbul 'a götüreyim fabrikada çalışırsın " dedi , akşam olunca hanıma anlattım onunda olurunu aldıktan sonra düştük İstanbul yoluna ...

Tam düzene gireceğim , ev tutup hanımı İstanbul 'a getireceğim Kenan Paşa 12 Eylül askeri darbesini yaptı fabrikalar kapandı , önüne geleni atıyorlar içeri ...

Zor düştük Boztepe 'ye geri ...

Kırşehir 'e gidip ne iş bulursam çalışıyorum , akşam bulduğum arabalarla geri dönüyorum Boztepe 'ye Gevrekçiler takmışlardı gevrekleri bir değneğe , "gevriyeeek" diye bağırırlardı sokaklarda ...

Gittim simit fırınına bi sıra simitte ben aldım taktım değneğe " gevrekler var çıtır çıtır ekmeğe yatır suya batır beğenmezsen geri getir ... "

Genellikle kalenin güney tarafında ayakkabı tamircileri vardı oraya takılır simitleri orada satardım , küçük tahtadan barakalarda tıkır tıkır makine sesleri , adeta ayakkabıya can verirlerdi ...

Bolluk nerede iki bilemedin üç ay sonra ayakkabı alan nerede , yamattır , pençe attır giy , elbiseler kırk yama yokluk işte ...

Tek rakibim Şekerci Osman ' dı ..! " yeşil Bursaaa ' diye bağırır , bende gevrek diye bağırırdım .... Şeker macunu , renk renk şekerleri satardı ...

Kırşehir'de yeni nesil POS Cihazları zorunlu hale geliyor Kırşehir'de yeni nesil POS Cihazları zorunlu hale geliyor

Simitleri bitirmiş kalenin kuzeyine , fotoğrafçıların yan yana olduğu tarafa gibip arkadaşlarla bi çay içip eve dönecektim , o dönemlerde bu fotoğrafçılar bir nevi yerel gazete gibiydi güncel konular resmedilirdi , Kara dananın kaçtığından tutunda , Kırşehir 'de ilk planör kullanan ağabeyimizin övgü dolu resimleri neler neler ...

Çay ocağında arkadaşlarla otururken postanede çalışan akrabam vardı " ne oturuyonuz postane adam alıyor gidin müracat edin " diye bize bağırdı ...

Koştuk hemen , ama müracat Ankara 'daymış ..! Yol parası nerede Ankara 'ya giden Kamyoncuların durağına gittik 25 kuruş istediler adam başı verdik parayı düştük Ankara yoluna kimi zaman lastik patladı , kimi zaman su kaynattı kamyon , en sonunda vardık Ankara 'ya bizi getiren kamyonlar Mamak 'ta bıraktılar 10 kişi kadardık yürüdük Mamak 'tan Ulus 'a , bulduk postaneyi , müracatı yaptık ama sınav 3 gün sonraymış ...

Etliğin oradaki eski garajlara gittik , gündüz orda burda dolaşıyoruz , akşam geri dönüyoruz eski terminale , iki simit alıyoruz yeyip tahta sandalyelerde oturup uyuyoruz , en sonunda sınava giridik , 10 gün sonra açıklanacakmış ..

Döndük eski garajlara yalvar yakar kamyonculara içlerinden birisi Yozgat 'a gidiyormuş " alırım sizi ama şu çadırı bi çekin bakayım " dedi ...

Çadırı çektik düştük yola şimdiki Çiçekdağı , Yerköy ayrımına gelince bıraktı bizi gecenin bi karanlığında döndü Yozgat yoluna , buraya kadar geldik ya gerisini boşver yürüye yürüye düştük Boztepe yoluna ....

Gözümüz postacıda haber bekliyoruz , en sonunda geldi , " Zahide bibi Zahide bibi müjdemi alırım " dedi , bizim postaneye başlama kağıdını getirdi , anamda sarı bi tavuk tutup postacıya verdi , bi koltuk altında tavuk , sırtında çanta yürüdü gitti postacı ....

Kağıdı açtık Ankara Haymana görev yerim , postanedeki akrabamıza söyledik " her hafta Ankara 'dan gelen posta arabası var , ben seni ona emanet ederim " dedi ...

Sırtımda posta çantası , elimde değnek Boyalık senin , Çihanşah benim gece gündüz köy köy dolaşıyorum Haymana 'yı , posta dağıtıyorum , akşam oluncada hangi köydeysem köy odasında , muhtarın evinde yada bi eve misafir oluyordum , sabah erkenden kalkıp hane halkı kalkmadan düşüyordum yola , köydeki bakkaldan helva ekmek , zeytin ekmek alıp yeyip çalışıyordum ...

Aradan geçen birkaç yıldan sonra Kırşehir ' e tayinim çıktı ...

Ev kiralayıp eşimi oğlumu getirdim Kırşehir ' e ...

İkindi ezanının o hoş sadası ile daldığım o hatıralardan kendime geldim ....

Öğrenciyken sabah ezanını duyupta yattığımız günler geldi aklıma çok şükür şimdi eşimle birlikte namazlarımızı kılıp elimizden geleni yapıp Yüce Allah ' kul olmaya çalışıyoruz ...

İki oğlumuz , bir kızımız var ve onlardan beş torunumuz var ...

Yüce Allah çok verip azdırmasın , az veripte veripte muhanete , namerde , kendini bilmeyene muhtaç etmesin ( Amin ) ...

Muhabir: Haber Merkezi