ATATÜRK’ÜN HALEP SOKAK MUHAREBELERİ (11)

Atatürk’ün Halep hatıralarını siz değerli okuyucularımın bilgisine sunmadan önce Osmanlı’nın kutsal toprakları korumak için on binlerce vatan evladının bu topraklar için nasıl şehit olmuşlar konusuna ve güncel konulara değinmek istiyorum. İngiliz’in kışkırtmaları ile Arap kabilerinin (Şeyh Hüseyin ve Faysal önderliğinde ) bu kutsal toprakları kafirlere karşı savunmak için bulunan Mehmetçikleri, arkadan vurmuşlardır. Bu konuda Mehmet Akif Ersoy’un ibretlik hatırası şöyle: M. Akif Beyrut’ta bir otelde kalırken dışarıdan gürültüler gelir. Merak edip dışarı çıkıp ne oluyor diye sorduğunda İngilizlerin, Osmanlıları yenerek Kudüs’ü aldığını öğrenir. M. Akif, bunu kutlayan halka ama onlar Hıristiyan, Osmanlı Müslüman nasıl olurda bunu kutlarsınız dediğinde halkın, hiç oralı olmadığını eğlenmeye devam ettiklerini söyler. M. Akif Ersoy bu aymazlığa çok üzülür ve ağlayarak oteline döner. Bu derin konuyu bitirmeden hala günümüzde şehit sayısının (Türklerin tarihte yaptığı bütün savaşlarda şehit sayısının aşağı yukarı bilindiği halde Yemen de kaç şehit verildi hala net olarak bilinmiyor. Bazı kaynaklara göre 100, 150 bin ve daha fazla olabilir deniliyor.) bilinmediği adına Türküler yakılan Yemen gerçeğini de konumuza eklemek istiyorum. Din elden gidiyor diye( Ülkemizdeki bütün isyanlar da aynı şekilde din elden gidiyor diye çıkmıştır. Şeyh Said’in Cumhuriyet’e karşı isyanı yöre halkını Din elden gidiyor diye kandırarak onları isyana dahil etmiştir. Buradaki isyanın ana teması bu bölgelerde ayrı bir devlet kurmaktir . Şeyh sait bu düşüncesini gizliyerek o yöre halkının bu konuda çok hassas olduğu Dini kullanmıştır. Ayrı bir devlet kuralım diye isyana başlasa arkasından kimse gelmeyecek. Çünkü halk devletine sadık ve ayrıma karşı. Bunu iyi bilen İngiliz’ler Şeyh Said’e beş bin altın vererek ve din elden gidiyor diye isyana kalkışmasını telkin etmişlerdir. (Bu altın miktarını Şeyh Said yakalandığında hebesinden 3 bin altın çıkınca bu altın miktarının beş bin olduğunu mahkemede kendi söylemiştir) Tam da Türk ordusunun bu sıralar Musul-Kerkük’e girmesi düşünülürken ordu, bu isyanı bastırmaya yönelmiştir. Bu şekilde İngiliz’ler amacına ulaşmıştır. (Ülkemizdeki bütün isyanlar Din elden gidiyor diye başlamış ve devletimizi çok yıpratmıştır.) şekilde göğsü iman dolu Anadolu halkının eline ne geçerse kazma kürek ile Yemen’i kafirlerin elinden kurtarmak için gitmişler (Adeta Anadoludan insan seli Arap yarımadasına akmış) ve oralarda şehit olmuşlardır. Osmanlı’nın bu yanlış politikası yüzünden onbinlerce vatan evladı bu topraklarda şehit olduktan sonra şimdiki sınırlarımıza çekilmek zorunda kalmışız. Kazanılan bir şey var mı? diye kendi kendimize sorduğumuzda bu soruya kan ve göz yaşıdan başka hiçbir şey diyebiliriz.
2023 yılı 7 Ekim’de başlayan İsrail’in terör bahanesi ile Filistinlerin yaşadığı Gazze’yi işgal girişimi devam ediyor. Bugün itibariyle çoğunluğu çocuk olan şehit sayısı 32 bine yaklaştı Bu İsrail Yahudi’sinin yaptığı soy kırıma bütün dünya devletleri seyirci kalıyor, Bazen kısık da olsa sesleri çıkıyor. 57 İslam devletinin İsrail’in bu soykırımına ( Türkiye dışında) karşı somut bir tepkileri yok. Milyar dolarlarını düğün –dernek veya zevk ü sefaya harçayıp kulaklarını bu soykırıma kapalı yaşıyorlar. İsrail’in Filistin’lilere yaptığı soykırıma karşı, 57 İslam devletinin yapması gereken girişimi Güney Afrika Cumhuriye’ti ve Şili devletleri yaptı Bu iki hıristiyan devlet Uluslararası Adalet Divanı’na İsrail’i şikayet etti ve buradan kınama ve yaptırım cezası çıkmasını sağladı.
Yeniçağ Gazetesinde tefrika halinde yayınlanan Atatürk’ün Birinci Dünya Savaşı sonunda Suriye cephesinde Halep’teki günlerini Yrd. Doç. Dr. Süleyman Hatipoğlu’nun Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi’nde yayınlanan yazılarından alıntı yaparak geçen haftadan kaldığımız yerden devam edeceğim.
Bu muharebe ile Toros Geçitlerini düşmana tamamen kapatılmştı.Geri çekiliş esnasında da Suriye dahilindeki şimendifer hatları ve yolları iyice tahrip edilmiş olduğundan İngilizlerin ileri kıtalarını süratle takviyesi imkanı ortadan kalkmıştı. Ancak sahilden ilerleyebilirdi Bu suretle Türk cephesi Halep’in 5 Km. kuzeyinde istikrar bulmuş oluyordu. Bundan sonra da M. Kemal Paşa’nın 7. Ordusu birçok taaruza uğramışsa da, bunların hepsini püskürtmeyi başarmıştı.
Öte yandan 27 Ekim 1918 Akşamı Başkomutanlık kurmay başkanı İzzet Paşadan gelen bir şfre; İtilaf Devletleri’nin Osmanlı Devleti ile bir mütareke imzasını kabul edebileceklerini bildirmişlerdi. Bu hususta ilk şart olarak Almanlar’ın emniyet halinde geri dönmeleri istenmişti. Birkaç güne kadar cevap gelmesi ihtimali vardı. Bunun için Alman kıtalarının kısa süre sonra çekilmek zorunda kalacağı hesaba katılması konusu belirtilmişti. Aldığı emir üzerine M. Kemal Paşa’nın Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı’nı üzerine alacağına dair işaret belirmişti. Çünkü, bu konuda 7. Ordu’nun bu konuda alabilecek hiçbir tedbiri yoktu.
Bundan sonra Arap gruplarının, Müslimiye’den Antep istikametini tuttuklarına ve bunları İngiliz kuvvetlerinin takip etmekte olduklarına dair bilgi alınması üzerine, 7. Ordu Komutanı, 28 Ekim akşamı Kilis’e giderek orada gereken teşkilatı kurmuş ve Antep’deki komutanlığa gerekli emirler verilmişti. Kilis’e 43.Tümen’den küçük bir müfreze gönderilecek, burada kurulacak olan teşkilatın çekirdeğini oluşturmuştu. Bu sırada 28 Ekim günü düşmanın yine bazı keşif kolu teşebbüsleri olmuş, yapılan ateşlerle geri püskürtülmüştü. Ancak 7. Ordu Komutanlığı’nın askeri harekata ait, verdiği 28 Ekim tarihli emir, ordunun son emriydi. Bu emire göre; alınan tedbirlerle Türk süngüleri bu bölgedeki milli hududumuzu çizmiş bulunmaktaydı. Buna göre 7. Ordu İskenderun kıyıları ile birlikte Reyhanlı, Kırıkhan, Belen, Der el Cemal, Tel el Rifat ve doğuya uzanarak genel hattını korumaktaydı. Bir iki gün sonra da Antakya veçevresini sınırı içine almış bulunarak; Ordu karargahı, 30 Ekim’de Raco’ya taşınmıştı. D. edecek