ATATÜRK’ÜN HALEP SOKAK MUHAREBELERİ (1)

Yazımıza başlamadan önce kendim hakında bilgi vermek istiyorum. Biliyorsunuz 3 aya yakın yazılarım yayınlanmadı. Ben bu arada ciddi hastalıkla uğraştım. Hamdolsun gerekli tedaviler sonunda sağlığıma kavuştum. Ancak bundan sonraki yaşantıma sağlığımla ilgili bazı şeylere dikkat ederek hayatına devam edeceğim.
Kamuoyunca pek bilinmeyen Yeniçağ Gazetesinde tefrika halinde yayınlanan Atatürk’ün Halep hatıralarını bu haftadan itibaren siz değerli okuyucularımın bilgisine sunmadan önce Osmanlı’nın kutsal toprakları korumak için on binlerce vatan evladının bu topraklar için nasıl şehit olmuşlar konusuna biraz değinmek istiyorum. İngiliz’in kışkırtmaları ile Arap kabilerinin (Şeyh Hüseyin ve Faysal önderliğinde ) buraları kafirlere karşı savunmak için bulunan Mehmetçikleri, arkadan vurmuşlardır. Bu konuda Mehmet Akif Ersoy’un ibretlik hatırası şöyle: M. Akif Beyrut’ta bir otelde kalırken dışarıdan gürültüler gelir. Merak edip dışarı çıkıp ne oluyor diye sorduğunda İngilizlerin, Osmanlıları yenerek Kudüs’ü aldığını öğrenir. M. Akif, bunu kutlayan halka ama onlar Hıristiyan, Osmanlı Müslüman nasıl olurda bunu kutlarsınız dediğinde halkın, hiç oralı olmadığını eğlenmeye devam ettiklerini söyler. M. Akif Ersoy bu aymazlığa çok üzülür ve ağlayarak oteline döner. Bu derin konuyu bitirmeden hala günümüzde şehit sayısının (Türklerin tarihte yaptığı bütün savaşlarda şehit sayısının aşağı yukarı bilindiği halde Yemen de kaç şehit verildi hala net olarak bilinmiyor. Bazı kaynaklara göre 100, 150 bin ve daha fazla olabilir deniliyor.) bilinmediği adına Türküler yakılan Yemen gerçeğini de konumuza eklemek istiyorum. Din elden gidiyor diye göğsü iman dolu Anadolu halkının eline ne geçerse kazma kürek ile Yemen’i kafirlerin elinden kurtarmak için gitmişler ve oralarda şehit olmuşlardır. Osmanlı’nın bu yanlış politikası yüzünden onbinlerce vatan evladı bu topraklarda şehit olduktan sonra şimdiki sınırlarımıza çekilmek zorunda kalmışız. Kazanılan bir şey var mı? diye kendi kendimize sorduğumuzda bu soruya kan-göz yaşıdan başka hiçbir şey diyebiliriz.
Yazımızın konusuna gelince: Yıldırım Orduları Komutanı, Halep’te savunma düzenini kurma görevini Mustafa Kemal Paşa’ya bırakıp, Adana’ya gitti. Mustafa Kemal bir yandan İngilizlerle, diğerr yanmdan Arap silahlı çeteleriyle mücadele etmek zorunda kaldı. Halep’in kuzeyinde bir savunma hattı kurup İngilizleri durdurmayı başardı. 31 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesinden bir gün sonra Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı’na atandı.
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Birinci Dünya Savaşı sonunda Suriye cephesinde Halep’teki günlerini Yrd. Doç. Dr. Süleyman Hatipoğlu’nun Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi’nde yayınlanan yazısından aktaracağız.
Sanayi İnkılabı’nın neticesi olarak başlayan kolonizasyon hareketleri, Avrupalı devletler arasında uçuruma varacak boyutta çıkar çatışmasına neden olmuştur. Bu çıkar çatışmaları büyük devletler arasında bloklaşmalara yol aşmış ve bu bloklaşmalar sonunda 1. Dünya Savaşı patlak vermişti. Bu savaşta Osmanlı Devleti Almanya’nın liderliğini yaptığı İttifak Devletleri grubunda yer almıştı. Birçok cephede savaşa giren Osmanlı Devleti, Sina-Filistin Cephesinde de İngilizlerle çetin muharebelere girmiş ve bu muharebelerde kademe kademe geri çekilerek, Suriye’de tutunmaya çalışmıştı.
Bilindiği gibi bütün cephelerde savaş şiddetli bir şekilde sürerken, Suriye Cephesinde Yıldırım Ordularının da akibeti iyi görünmüyordu Grup Komutanı general Falkenhayn, Suriyedeki bu başarısızlığı yüzünden geri çağrılmış ve Yıldırım Orduları Komutanlığı’na da Mareşal Liman Von Sanders getirilmişti. Bu arada Sultan V. Mehmet Reşat’ın ölümü üzerine, VI Mehmet Vahideddin 4 Temmuz 1918’de Padişah olduktan sonra M. Kemal Paşa 7 Ağustos 1918’de ikinci defa Filistinde bulunan 7. Ordu Komutanlığına tayin edilmiş ve 1918 yılının Ağustos ayı ortalarında komutayı devralmıştı. M. Kemal Paşa komutayı devraldığında 7. Ordu Nablus’un güneyi ile, Şeria Nehri arasında konuşlanmıştı. Ayrıca 7. Ordunun sağında 8. Ordu, solunda Şeria arkasında 4. Ordu bulunuyordu. M. Kemal’ın yaptığı keşifler ve almış olduğu istihbarat sonuçlarına göre, düşman taaruzunun başlamak üzere olduğu tesbit edilmişti. (Devam edecek)