ARJANTİN (GDO’NUN  İLK KOBAYI)-3 

Bu durum Monsanto’nun  Roundup’ı ya da diğer glisofat’ı için  yeni bir Pazar imkanı  demekti. Aradan geçen sürede  bu yabani otlar glisofata karşı direnç kazanmaya başladılar ve daha yüksek dozajlarda  böcek ilacına ihtiyaç duyuldu.

Arjantin 1996’da Monsanto’ya Roundup Ready  için üretim lisansı verildiğinde, yandaşlarının  “İkinci Yeşil Devrim”  dedikleri bir tarım devrimi yaşıyordu. Aslında bu durum, bir zamanların verimli , ulusal çiftçiye dayalı  geleneksel tarımından,  neo-feodal, bir avuç güçlü insanın ve toprak  ağalarının egemenliği altındaki sisteme dönüşümdü.

Arjantin’in GDO devrimi son uçları bir açıdan oldukça etkileyiciydi. Ulusal tarım ekonomisi  10 sene içinde dönüşümünü tamamlamıştı.

70’lerde , borç krizinden önce  soya fasulyesi önemsiz bir tarım ürünüydü, sadece 9.500 hektarda soya ekiliydi.  Bu yıllarda tipik bir çiftçi ailesi, çeşitli sebze ve tahıllar, tavuk, peynir ve süt üretimi  için az sayıda inek yetiştiriliyordu.

2000 yılında, Monsanto’nun soya fasulyesinin  ve modern tarım tekniklerinin  benimsenmesinden 4 yıl sonra , 10 milyon hektardan fazla alanda  GDO Soya Fasulyesi ekiliydi. 2004’te bu alan 14 milyon hektarın üzerine çıkmıştı. Dev şirketler,  ekim yapılabilmesi için  orman arazilerini ve yaşam alanlarını da  satın alıyorlardı. Arjantin’in tarımsal çeşitliliği ( mısır, buğday ve  sığır yetiştiriciliği ) yok edilmişti.

Daha önceleri serbestçe otlaklarda  ve boş yeşil arazilerde otlayan  et sığırı ve süt inekleri, artık Amerikan tarzı, daha fazla soya ekimi için dar alanlara sıkıştırılıyordu. Geleneksel tahıllar, bezelye, yeşil fasulye ve mercimek neredeyse yok olmak üzereydi.

 Arjantin’in önde gelen tarım-çevre bilimcisi Walter Pengue; “Eğer bu yoldan devam edersek 50 yıl sonra  toprak artık hiçbir şey vermemeye  başlayacak” öngörüsünde  bulunmuştu.

2004 yılı itibariyle ekili alanların %48’i GDO soya fasulyesine ayrıldı. Bu ekili alanların  %90 ile %97’sine  ise Monsanto sahipti. Arjantin, dünyanın en büyük, kontrol edilemeyen deney laboratuarı haline gelmişti.

1988-2003 yılları arasında  süt ineği yetiştiriciliği yarı yarıya azalmıştı. Süt, artık iç piyasanın üstünde bir fiyatla Uruguay’dan  getirilmekteydi. Tek kültürlü soya fasulyesinin mekanize olması,  yüz binlerce işçiyi işinden etti ve  bu sebeple fakirlik ve yetersi beslenme hızla arttı.

New York bankalarının henüz giriş yapmadığı 70’lerin sakin döneminde Arjantin, Latin Amerika’nın  refah düzeyi en yüksek ülkelerinden biriydi. Ülkedeki resmi fakirlik oranı 1970’te  %5 ‘ti.1998’de bu oran %30’a, 2002’de %51’e yükselmişti.2003 yılında yetersiz beslenme oranı 37 milyonluk nüfusta, %11 ile %17 arasında değişmekteydi.

Aileler yoksullaşıp yerlerinden edildikçe, büyük şehirlerin dışında  varoş mahalleler kurulmaya başladılar. Bunlarda sosyal düzensizlik, suç, hastalık ve intihar oranları hızla artıyordu. Birkaç sene içinde 200.000 köylü, GDO soya ekimi için yerinden yurdundan edilmişti.

Çiftçiler zamanla fark etmiş olsalar da artık çok geçti.2004 yılı itibariyle  GDO soya fasulyesi  tüm ülkeye yayılmış,, bunu kullanan tüm çiftçiler Monsanto böcek ilacına  bağımlı hale gelmişlerdi.Bundan daha mükemmel bir kölelik planı düşünülemezdi.

KAYNAK:  ÖLÜM TOHUMLARI: F.WİLLİAM  ENGDAHL

         KÖTÜ İLAÇ   : BEN GOLDACRE

                     DÜNYADA GIDA TERÖRÜ: İSMAİL TOKALAK

                     DÜNYADA İLAÇ VE KİMSA TERÖRÜ: İSMAİL TOKALAK