1962'de Tananarive'de (Madagaskar) doğan Frédéric Lenoir, felsefeyi babası René Lenoir (1974'ten 1978'e Valéry Giscard d'Estaing'in Sosyal Eylemden Sorumlu Devlet Bakanı) aracılığıyla keşfetti ve ona Platon'un Ziyafeti'ni on üç yaşında okuttu. Daha sonra Sokrates öncesi yazarların yanı sıra Epikür, Stoacılar, Aristoteles'i ve ardından Arnaud Desjardins'in kitaplarını okudu ve Tibetli Budistler arasında Hindistan'a bir gezi yaptı. O dönemde entelektüel yolculuğuna damgasını vuracak olan Carl Gustav Jung'u da okudu. Frédéric Lenoir, lisans eğitiminden (1980) sonra, 1980'den 1985'e kadar, Emmanuel Levinas ve Marie-Dominique Philippe ile tanıştığı İsviçre'deki Fribourg Üniversitesi'nde felsefe okudu. Fribourg Üniversitesi'nde Felsefe alanında yüksek lisans derecesi aldı. Marie-Dominique Philippe onu 1975'te kurduğu Saint John Cemaati ile tanıştırdı ve burada "Kardeş Nathanael" adı altında üç yılını kısaca açıkladığı gibi geçirdi. 1986'da École des Hautes Etudes en Sciences Sociales'te (EHESS) Budizm ile Batı arasındaki karşılaşmayı konu alan ve 1999'da jüriden onur derecesiyle aldığı sosyoloji alanında doktora tezine başladı. 1986'da, 1991'de istifa ettiği bir görev olan edebiyat yönetmeni olarak Éditions Fayard'a katıldı. 1996'dan itibaren L'Express ile işbirliği yaptı ve Psychologyes Magazine'de bir köşe yazdı ve 2004'te iki ayda bir yayınlanan Le Monde des Religions dergisinin yönetmenliğini devraldı. Le Monde des Religions'ın direktörlüğü görevinden 2019'da istifa etti. 2009'dan 2016'ya kadar, maneviyata adanmış bir program olan Leili Anvar ile Fransa Kültürü üzerine Les Racines du ciel programının yapımcısı ve sunucusu oldu. 2010'lardan bu yana, yayıncılık dünyasında özellikle canlı bir sektör olan mutluluk, esenlik ve maneviyatla ilgili eserlerin yapımında uzmanlaşmış bir yazar grubunun parçasıdır. 2016 yılında GFK enstitüsü tarafından yapılan bir sıralamaya göre, 2011 ve 2015 yılları arasında "mutluluğa ve maneviyata yeni yollar" kitaplarının en çok satanları arasında yer aldı. "Sınır Tanımayan Çevre" derneğinin kurucu ortağı Frédéric Lenoir, astrofizikçi Hubert Reeves Mal de Terre ile birlikte yazıyor. The Time of Responsibility (Fayard, 1991), The Healing of the World (Fayard, 2012) ve Open Letter to Animals (Fayard, 2017) adlı yazılarında, doğanın ve canlıların sömürülmesini kınamakta ve etik sorumluluk temelli bir çağrıda bulunmaktadır. niceliksel değil niteliksel bir dünya ve yaşam görüşü üzerine 2012 yılında 30 Millions d'Amis edebiyat ödülü jürisine katıldı .İçinde Mayıs 2017, insan ve hayvan arasındaki ilişkiyi yansıtmayı ve diğer derneklerle birlikte hayvan durumunu savunmayı amaçlayan "Hayvanlar İçin Birlikte" derneğini kurdu. Aynı zamanda nesiller arası konut alanında öncü olan Le Pari Solidaire derneğinin de sponsorudur. Fondation de France himayesi altındaki SEVE Vakfı'ndan (Knowing How to Be and Living Together) Martine Roussel-Adam ile birlikte, yaşam becerileri ve birlikte yaşama üzerinde etkisi olan projeleri bir araya getirmek ve finanse etmek amacıyla Cécile Denjean'ın "Küçük Filozoflar Çemberi" adlı belgesel filmi yayınlandı. Aynı zamanda çocuklar ve ergenlerle meditasyon ve felsefe atölyeleri pratiği konusunda eğitim veren SEVE derneğinin başkanıdır . SEVE derneği Fransa, İsviçre, Belçika, Lüksemburg ve Kanada'da mevcuttur.
Frédéric Lenoir’in Türkçe’ye çevrilmiş kitapları arasında; Spinoza Mucizesi, Dünyanın Ruhu, Neşenin Gücü, Mutluluk Üstüne, Yeryüzünün Acısı, Öngörülemeyen Bir Dünyada Yaşamak sayılabilir. Bugün üzerinde konuşacağımız kitabının ismi ise Arayanlar İçin Açıklamalı Bilgelik. Özgeçmişini yukarıda ilginize sunduğum yazarın bu kitabı basit bir kişisel gelişim kitabı değil. Felsefi olarak Bilgelik üzerine saptamalarda bulunan, bunu platonun eserlerindeki gibi diyaloglar vasıtası ile yapan, pek çok felsefeci ve felsefe akımından alıntılar yaparak geniş bir panoramaya ulaşan ciddi bir çalışma bu. Ciddi ama okunması zor değil. Hatta felsefe tarihi, ilk ve ortaçağ felsefesi hatta aydınlanma dönemi ve günümüz felsefesi ile ilgili birikimi olmayanların da rahatlıkla okuyup kavrayabileceği bir düzeyde anlatmış meramını.
Yücel Kayıran’a göre; Yaşamın karmaşası içinde iyiye yönelmiş bir var olma durumu diyebileceğimiz bilgelik, filozofluktan öncedir. Frédéric Lenoir, ‘Arayanlar için Açıklamalı Bilgelik’ kitabında bilgelik meselesine bugünün sorunsalından, entelektüel ihtiyacından hareketle yaklaşıyor.
Birkaç alıntı;
“Ezelden beri insanlar kendilerine varoluşun anlamını sormuşlardır. Sadece yemek yemek, uyumak, üremek, çalışmak ve eğlenmek için mi dünyadayız? Yoksa insan hayatının başka bir anlamı olabilir mi? Erkekler, kadınlar farklı dönemler boyunca farklı farklı yerlerde hep bu soruya cevap aramışlardır. Bilgilerinin ve deneyimlerinin bir sonucu olarak da birbirine yaklaşan cevaplar ortaya koymuşlardır. Derler ki, kısa varoluşu muz içinde en önemli şey, mümkün olan en iyi hayatı sürdürebilmek için kalbimizle ve aklımızla yaşamayı öğrenmektir. İnsanlığa erişebilmek, ruhumuzu gölgeleyen ve başkasıyla ilişkilerimizi zehirleyen kötülükleri yenebilmek için... İşte ‘bilgelik’ dediğimiz budur. Soylu, bilinçli, aydınlık, sorumluluk yüklenmiş, sevgi dolu, uyumlu, adil, huzurlu, neşeli ve özgür bir hayat idealine yönelmek.”
“Aristoteles; ona, felsefenin ne yararını gördüğü sorulduğunda, “Kimilerinin yasa korkusuyla yaptığı şeyleri bana buyrulmadan, kendiliğimden yapmayı öğrendim” diye karşılık vermiş. Felsefenin vaat ettiği, Bilgelik kriteri dile gelir burada. Bu vaat, felsefe teriminin Grekçe etimolojisinde de mevcut. Felsefenin ortaya çıkışında tarihsel bir kopuş da söz konusudur: Soylular sınıfının eğitimi ayrı şeydir, ruhun soyluluğu eğitimi ayrı şey.”
“Bilgelik ile Filozofluk aynı şey değildir; ilkinin ortaya çıkışı daha öncedir. Antik Yunan felsefesi tarihçileri, Thales’ten önce ortaya çıkmış olan ‘yedi bilge’den söz ederler.”
“Bilgelik, tıpkı Antik Yunan’dan olduğu gibi İslam felsefesine de önceldir. Sözgelimi... Merak etmek ile meraklı olmak birbirinden farklıdır; ilki, yeni olanın bizim üzerimizde yarattığı tasa içinde olmayı dile getirir; ikincisi ise başkalarının sırlarına vâkıf olmayı. Zunnûn-ı Mısrî der ki: “İnsanların sırlarına vakıf olma kaygısının yokluğu dürüst insanın alametidir.” Başlangıç noktasını dile getirmesi bakımından, ‘yedi bilge’ Antik Yunan felsefesi için ne ise Zunnûn-ı Mısrî de ‘Pers Yolu’ndan ilerleyen tasavvuf bilgeliği için, tarihsel olarak daha ileri bir aşamadır. Yaşadığı dönemde kovuşturmaya uğramış ve öğretisi sorgulanmış düşünürdür Zunnûn.”
“Bilgelik, yaşamın doğasına odaklanır ve filozofluktan öncedir. Her insana filozofluğu vaat etmek mümkün müdür? Ama bilgeliği bütün insanlara vaat etmek mümkündür. Bilgelik kavramı aynı zamanda, yaşamın çeşitliliği ve karmaşası içinde, iyiye yönelmiş ama ruhsal uyuma dayalı bir var olma durumuyla ilgili bir kavram ya da yaşama biçimidir. ‘Bilgelik’ kitabında, Frédéric Lenoir da, bu ayrıma odaklanıyor. Sözgelimi, teorik felsefeden, özellikle Descartes, Kant, Hegel’den uzak duran bir düşünür Lenoir. Bununla birlikte Sokrates, Aristoteles, Stoacılar, Epikuros, Epistetos, Taoizm, Buddha, Yahudi dini, Montaigne, Spinoza, Schopenhauer, Nietzsche, André Comte-Sponville, onun belli başlı referanslarını oluşturuyor. Adı pek geçmiyor ama temel bir referansı daha var Lenoir’un: Karl Jaspers. Jaspers’in ‘eksen dönemi’ kavramı çerçevesinde, imgesel düşünüşten kavramsal düşünüşe, sadece MÖ 6. yüzyıl Yunanistan’ında değil, aynı zamanda Çin, Hindistan, İran, Mezopotamya ve Mısır’da eşzamanlı olarak geçildiğini savunur. ‘Eksen dönemi’ kavramı küreselleşmenin kavramsal kökenini oluşturur.”
Yine Kayıran’ın ifadeleri ile; “Lenoir’un, burada odaklandığı sorunsal, bilgelik arayışının doğuşudur. Ona göre, bilgelik arayışı, büyük maneviyat arayışıdır ve onun sadece Antik Yunan’daki biçimi değil, aynı zamanda daha önceki medeniyetlerde ortaya çıkan biçimlerinin de irdelenmesi gerekir. Sözgelimi Taoculuğun temelinde yer alan esneklik düşüncesi, yani her duruma ayak uydurabilme kabiliyeti, Batı geleneğinin temel erdemleri olarak görülen adalet, ölçülülük, cesaret ve basiretle birlikte bilgeliğin olmazsa olmaz erdemlerinden birdir. Çünkü ona göre, Taoculukta, bilgelik, hayatın öngörülemeyen akışını sevinçle benimsemekle ilgilidir ve bunun adı esnekliktir. Lenoir’un yaratıcı katkısı, bu erdemleri tarif ederken, söz konusu filozofların tanımlarıyla yetinmemesinde, bugünün dünyasında, bizim yaşamımızda ne anlama geldiğini dile getirmesindedir. Sözgelimi 1: “Ölçülülük arzumuzun hiçbir zaman tatmin olmayan karakterini dengeleyen bir erdemdir” gibi. 2: “Cesaret -ruhun kuvveti- bize, insanlıkta yükselebilmemiz için korkularımızı ve sınırlarımızı aşma fırsatı verir” gibi. Lenoir’un ayırıcı özelliği, bilgelik meselesine bugünün sorunsalından, bugünün entelektüel ihtiyacından hareketle ama bağlamsal değil, küresel bir cevap olacak şekilde yaklaşmasında, bilgelik meselesiyle ilgili soru ve sorunları bu düzlemden hareketle analiz etmesinde ortaya çıkar.”
Bilgelik üzerine konuşurken mutlu olmak olgusu da çok kere üzerinde dürmek gereken bir husus olarak karşımıza çıkıyor. Kelimenin kökü olan Mut, ne demek diye sözlüğe baktığımda; “Bütün özlem ve isteklerin tam ve sürekli olarak yerine gelmesinden duyulan kıvanç, mutluluk” tanımı ile karşılaştım. Bu güzel bir tanım çünkü süreklilikten dem vuruyor. Oysa biliyoruz ki tüm duygular doğuyor, şiddetleniyor ve tükeniyor. Belki sonra tekrar benzer yaşayışlar oluyor ama mutluluğu tek başına duygu olarak tanımlamak mümkün değil. Esasında bir kavrayış mutlu olduğunu fark edebilmek, yani felsefi bir çıkarım. Hem hayatımızda hem de okumalarımızda bunu gözönünde bulundurmanın faydalı olacağını düşünüyorum.
Lenoir’in en çok gönderme ve atıf yaptığı düşünürler; Spinoza ve Montaigne. Fakat Sokrates, Aristoteles, Platon, Pisagor, Epikuros, Epiktetos, Marcus Aurelius, Seneca, İbn Meymun, Decartes, Kant, Hegel, Nietzsche, Schopenhauer’dan ve Froude ile Jung’dan da çok sayıda alıntı bulunmakta metinde. Hani ilk defe felsefe ile ilgili bir kitap okunuyor olsa ve bu düşünürler ve eserleri okunmak istense ve bir miktarı okunabilse, “Arayanlar İçin Açıklamalı Bilgelik” için; “Bir kitap okudum, hayatım değişti” ifadesi rahatlıkla söylenebilir.
Kitabın dokuz bölümü var ve toplamda 100 sayfa. Ben üzerinde düşünerek, önemli yerlerin altını çizerek, atıfta bulunulan düşünürlerin isimlerini fosforlu kalemle boyayarak güzel bir okuma yaptım. Bilgelik hakkında fikir sahibi olmak, bilge birisi olmak için çabalamak konusunda faydalı bir metin. Şimdiden yazarın dört kitabını sipariş ettim. Fırsatını bulabilirsem onlardan da bahsetmek isterim size. Okuma maceralarınızın haz ve heyecanla doku olması dileklerimle…