Ben Yaprak Karahan. 15 Ağustos 1989 tarihinde İzmir'in Bergama ilçesinde dünyaya geldim. Üniversiteye kadar eğitimimi Bergama da sürdürdüm. 2007 yılında Ahi Evran Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazanarak Kırşehir’e yerleştim. 2011 yılında Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum ve 2013 yılında evlenerek Kırşehir de kaldım.7 yaşında bir oğlum var. Siz değerli okuyucular ile her hafta köşemde beraberim. Hem kendi istek, düşünce, tecrübelerimi kaleme alacağım hem de sizlerin yazmamı istediğiniz konuları bana ayrılan bu köşede konuşacağız. Söylemek istediğiniz her şeyi mail adresimden bana iletirseniz konuları irdeleyebiliriz.
Bu yaşıma kadar okur kimliğimle hiçbir kitap fuarına gidemedim. Rabbim yazar kimliğiyle gitmeyi nasip etti çok şükür. Lakin gittiğim iki fuarda da halkımızın ekrana çıkmış kitap yazarlarına çok fazla ilgi gösterdiğini, onların( danışanlarının hayatlarını yazanların, manga diye adlandırılan serilerin, ekran yüzü olmuş tarih hocalarının, ilgi çekici psikologların...) kitaplarının çok satıldığını fark ettim. Çoğu standa insanlar aklındaki kitabı sormak için geliyordu. Keşfedilmek için önünde sıralanan çoğu kitaba bakmıyor, eline almıyor, sayfalarını yüzünde çevirmiyordu. Ünlülerle yakın olma ve sosyal medyada bu yakınlığını gösterme peşindeydi. Bana göre mesela, Şükrü Erbaş'ın imza kuyruğu astrolog bir kadının imza kuyruğundan az ise bir durup düşünmek lazım. Halk olarak çoğunluğumuzun tek ölçütü ekran yüzleri ve empoze popülarite gibi geldi bana. Ayrıca halkımız ünlü kişilerin yazdığı kitapları çok fazla desteklediği için edebiyat tarihine girmeye yeteneği olan ve çok fazla tanınmayan nice yazarın farkında olmadan hakkına giriyor, ipini çekiyor. Ve nice yayınevi halkımızın çoğunluğunun talep gösterdiği ile çalışmayı ekonomik koşulları göz önüne aldığından zorunluluk biliyor. Neyse ki kıymetli edebiyat akademisyenleri var, Sezar'ın hakkini Sezar'a veriyor ama nice Sezarlar ömrü boyunca okurlarının ilgisine şahit olamadan, hak ettiği koşullara sahip olamadan ölüyor. Bu gün çok değer verdiğimiz ama hayatta olmayan Sabahattin Ali gibi, Dostoyevski gibi, Oğuz Atay gibi... Tabii ki diğer kitapları da okuyalım ama çığırdan çıkmışçasına abartıp edebiyata da zarar vermeyelim. Fuarlara ekran yüzleri değil, edebiyat ve hakiki temsilcileri damga vursun. Halkımızın çoğunluğu bu yaptığının farkına varır inşallah... Kadın programlarında sevdiği astroloğun kitabını aslında keyifle okumadığını, tamamlamadığını fark eder. Baskı sayısındaki katkısında kendini sorgular.